Kemalist rejimden zulüm gören milletin yüreği soğuyacak bugün. Kutlu Cuma Ayasofya’da eda ediliyor. İstiklâlimiz ve şiarımız olan Hakk’a tapan Türk milleti bu Cuma Ayasofya’da cemaat oluyor. Kemalizm’in 86 yıldır esaret altında tuttuğu ve Bizans müzesi yaparak Batılılara peşkeş çektiği ulu mabed Ayasofya’da bütün Müslümanlar ve Hakk’a tapan Türkler Cuma namazını ediyorlar. Sultan Fâtih’in vasiyeti yerine getiriliyor bugün. Laikçilerin, Kemalistlerin ve bir kısım Ce Ha Pe’lilerin yüzleri soluk ve başları aşağıda….
HİMMETİ MİLLET OLAN TÜRKLÜK AYASOFYA’DA
Tarihteki gibi millet-i İslâmiye’nin şartlarını temsil kabiliyeti taşıyan Türklerin varlığına muhtacız. Türkler, İslâm mânasına gelen millet yapısına uygun istikâmette hızla yürümeli ve devleti de dönüştürmeli. Böylece isim sahipliğine diğer Müslüman unsurların itirazı kalmamalı. Bunun içindir ki 21. asrın yozlaştırıcı ve parçalayıcı şartlarında İslâm’dan gelen “millet” hüviyetinin Türkiye’de yeniden inşa edilmesi gerek. Sırat-ı müstakim üzere Hakka tapan millet olmayı himmet ettikleri müddetçe Türkiye’nin sahipliğini Türklerden kimse almaya cesaret edemeyecek ve böyle bir fiilin işlenmesine ihtiyaç da hissedilmeyecek.
HİMMETLERİMİZİ TOPLAYIP MİLLET OLMAK YENİDEN
İslâm’ın millet hüviyetini temsil kabiliyet ve asâletine sahip Türkler himmetlerini toplayıp asıl mânasıyla yeniden millet olmak mecburiyetindedir. Kavim ve ırk üstü bir kimlik olan Türkler Türk İslâm Cumhuriyetinin rüyasını gördüğü içindir ki hâdim ve hamiyetperver vasfı gereğince himmeti millet üzerine olmalı. Fâsıklığın asrî yüzü olan lâ-dinî ve pozitivist Kemalist Cumhuriyet zihniyetiyle bulaşan seküler ulusalcılık düşüncesinden sıyrılıp tarihin en yüksek himmetini göstererek bir daha millet olma cehdini kuşanmalıyız.
İslâmlaşmış çağlarımızın siyaset, ilim ve medeniyetteki hamiyetini bir daha sahiplenecek, yâni himmeti millet olan Türklüğe ihtiyacımız var. Türk’ün değeri himmeti millet üstüne olmasıyla ölçülür. Âlimanın sözüdür: “Bir adamın kıymeti himmeti nisbetindedir.”
Hamiyet vasfını bir daha sahipleneceği içindir ki Türkiye’nin emniyeti, himmeti millet olan Türklerdedir. Emniyet, birlik ve huzur demektir. Müslüman aynı mânaya gelen Türkler bu ülkenin emniyetini din, yâni millet üzere sahiplendiği gün birlik ve huzur tamam olacak; iyilikle, merhametle ve asırlarca sürüp gelen din ü devlet tecrübesiyle idare edeceğini bir daha ispat edecek. Bin yıldır bu vasıf ve seciyeye sahip Türklerindi bu vazife, bugün de onundur. Ârifler “Kişinin himmeti dağları yerinden oynatır” demişler. Tutun himmetinizi, himmeti millet olan Türkler çoğalsın. Türkler Türklüğünü asırlardır İslâm’la idrak ettiği ve soydaşı, ümmetdaşı bütün Müslümanlarla ünsiyeti bu kimlik üzerinden olduğu için;
Hüviyetini kavmiyete ve ırkçılığa bağlı değil, İslâm’la vücut bulan medenî, siyasî ve kültürel bir üst kimlik olarak addettiği için;
Hiçbir amel ve siyasetinde ırkçı ve kavmiyetçi düşüncelerle varlığını dikte etmediği, kendini bütün Müslümanların kardeşliğini tesis etmek ve korumakla mükellef bildiği için; İslâmlaşmış millet hüviyetiyle İ’lâ-yı Kelimetullah’ı yaydığı, uhrevî vazifelerinde olduğu gibi dünyevî muamelat ve siyasetini Müslümanca yaptığı için; İçinde yaşadığımız bu toprakları bin yıldır Kur’ân-ı Kerim üzere vatan yaptığı için;
Mehmed Âkif’in vecdli ifadesiyle Hakk’a tapan millettir. Bu ulvî nasip sebebiyledir ki ağyarını mâni, efrâdını câmi bir târifle, İslâmlaşınca millet vasfını haiz olan, Alparslan Gâzi Hazretleri ve Âl-i Osman’la “din ü devlet mülk ü millet” anlayışını hayata geçiren, yâni Müslümanla aynı mânaya gelen Türk’üz ve Hakk’a tapan Türk milletindeniz. “Türk milleti” derken üç şeyi dimağ ve kalbinizde tutmalısınız: Kur’ân, Hz. Peygamber ve Âl-i Osman. Bu üç unsur olmadan Türk milleti olmaz. Kavmiyet üstü kültürel ve medenî, tarihî ve siyasî bir hüviyetle devlet adı olan Türklüğün inşa zemini Kur’ân-ı Kerim, Hz. Peygamber Efendimiz’in Sünneti ve Osmanlı’nın ilk üç asırda tasavvuf ve medresede yoğurduğu Türk asırlarıdır. Türklüğü lâdinî-pozitivist inkılâplarla aslî hüviyetinden koparan ve yozlaştıran ulusalcı Kemalistlere deriz ki:
Alparslan Gâzi Hazretleriyle bütünüyle devletleşen, Osman Gâzi ile irfan ve fütüvvet ehli olan, Yavuz Sultan Selim’le Mekke ve Medine'nin hâdimi olan şanlı asırların mayaladığı Türk milletinden olduğumuzu dost ve düşman herkes "bildim ve kabul ettim" diyecek ve her amel ve fikrimizin yüreğimizden fışkıran İ'lâ-yi Kelimetullah üzere olduğunu gür nâramızdan işitip duyacak.
Doğu Türkistan’dan Semerkant’ta, Bosna'dan Kırım'a, Kafkasya’dan Kerkük'e kadar Türküm diyen herkes, her hecesi din-i İslâm’dan sâdır olan Hakk’a tapan Türklüğün sesinde kendini bulacak…
Bir daha belirtelim: Alparslan Gâzi ve Osman Gâzilerle başlayan inşa ve ihya edici iki hâkim dönem itibariyle Türk Müslümanla aynı mânaya gelen millet ismidir. Bu iki önemli tarihten sonra İslâmî oluşum ve inanç etrafında teşkilâtlanan bir millet ve devlet ismidir Türklük. Bu kutlu hüviyetten dolayıdır ki ne Jöntürk, ne Gençtürk, ne de Kemalist Türkçüyüz…
Ayasofya Câmiinde cemaat oluşumuzun yeniden Hakk’a tapan millet olmaklığımıza vesile olması duasıyla… (e.posta: ilbeyali@hotmail.com)