Geçen yıl, bazı dost meclislerinde şaka yollu birkaç kelam etmiştim. İçeriği gençliğe yönelik projelerin oy getirisi üzerineydi. Şaka yollu diyorum ya, gerçekten bunu ciddi düşünenlerin bu kadar hızlı çıkacağını düşünmemiştim. Birkaç gün evvel bir siyasi partinin genel başkanının gençlere birer kart dağıtılması ve bunun içine yüklenecek bir miktar para ile bazı hizmetleri ücretsiz alması yönündeki tweetini okuyunca hakikaten şaşırdım. Proje, bizim ironi yaparak gençlerin ahvalini anlatmaya çalıştığımız projenin neredeyse aynısı. Anladım ki bu ülkede pek şaka yapmaya gelmiyor. Bakıyorsunuz birileri bunu gerçekleştirmek için öneriler sunuyor.
Gençliğin ahvali gerçekten ilgimizi çekmek zorunda. Şöyle ki, önümüzdeki on yılların siyasi kuvvetleri olmaya namzet fikir akımları eskiden olduğu gibi ideolojiler üzerine söylemler üretmiyor artık. Buna gerek olmadığını pek ala biliyorlar. Zira önümüzdeki yıllarda oy deposu haline gelmesi muhtemel gençler, daha ziyade ekonomik getiri, kafe kültürü, tüketim ve şehvet üzerinden yapılan propagandaları dikkate alıyorlar. Kamuoyunda bu günlerde daha bir sık duyduğumuz deizm meselesinin de temelinde bu var zannımca. Akparti iktidarının çıkardığı en sıkıntılı yasalardan biri olan 6284 sayılı yasanın uygulaması noktasında gelinen yer maalesef aile kurumunun parçalanması oldu. Buradan hareketle ebeveynler çocuklarına örneklik teşkil etmekten çıktı. Gençler rol model olarak sokakta ve yabancı çevrelerde sunulanları almaya başladı. Arkasından FETÖ ile mücadele adı altında yapılan yanlışların bir kısım iyi niyetli STK’lara sıçratılmaya çalışılması da bu işin tuzu biberi oldu. Çocuğum hiçbir derneğe ve vakıfa gitmesin, hiçbir yere ait olmasın (ki buna katılıyorum şahsen) diyenlerin oranı hızla arttı. Ancak temel dini ve ahlaki bilgileri alabilecekleri bir tek diyanet teşkilatı kalan bu gruplara maalesef diyanet teşkilatı da el uzatmakta ağır ve yetersiz kaldı. İşte bu ortam tam da deizm denen anlayışın nüvelenmesi için uygun ortam oluşturdu. Evinde ve çevresinde yaptığı ile konuştuğu birbirini tutmayan insanların, annenin, babanın, cemaatlerin, tarikatların, hocaların, öğretmenlerin, kısaca rol model olacak neredeyse tüm insanların bu durumunu gören gençler protest bir söylem olarak deizme sığındı.
Peki tedavi nedir?
Bu biraz karmaşık, ancak önce bizden başlıyor çözüm. Önce Müslümanlık iddiasında olan bireyler olarak Kuran’a ve Resulullah’a dönmek mecburiyetindeyiz. Bu dönüş zaten bizi doğru olmaya mecbur bırakacağı için doğru örnekler teşkil edeceğiz. Bu doğru insanların oluşturacağı aileler, cemaatler, tarikatlar, STK’lar, vakıflar ve dernekler de canla başla (her şeyi devletten beklemeden) bu kangrene müdahale etmeye mecburlar.
Bu yapılmadığı takdirde bizi bekleyen tehlike, bu gün hayal edebildiklerimizden daha öte bir noktaya varabilir. Zira oy almak gayesinin tek gaye olduğu bir siyasal mekanizmada, oyuna talip olduğunuz kitlenin her istediğini bir şekilde cevaplandırmak mecburiyetindesiniz. Bu algı önümüzdeki on yıllarda istekleri yukarıda saydığımız şekilde teşekkül edecek gençlerin o günlerin siyasetçilerinden neleri isteyecekleri ve neleri yaptırabilecekleri noktasında beni ürkütüyor.
Tüm toplum olarak titreyip kendimize gelmemizin çok elzem olduğu günlerden geçiyoruz. Yarının sahibi Allah’tır. Lakin başımıza geleceklerin de elimizle ettiklerimizden olacağının şuurunda olmamız gerektiği aşikârdır.
Akılları ve duyguları sarhoş eden bu zillet ve cinnet halinden kurtulup, Akif’in ifadesiyle, Hakka tapan milletin hakkı olan istiklale kavuşmak ümidiyle,
Allah’a emanet olunuz.