Geçmişten Geleceğe

Ahmet Pamuk

Türk siyasi tarihi, geçmişinde olmadığı kadar karışık dönemlere girmek üzere zannımca. Bu karışıklığın sebeplerini uzun uzun sayabiliriz ama, esas ana nedenler mühim, anlamak adına.

Uzun yıllar süren ve halen devam eden tek parti iktidarı bir yanda, ona alternatif oluşturmak için yavaş yavaş sahaya inenler diğer yanda, olup biteni adeta bir maç izlermiş gibi izlemek için koltuklarına kurulmuş diğer muhalefet bir yanda. Sorun şu ki; alternatif oluşturmak için sahaya inenler, bir dönem iktidar partisinin en etkili yerlerinde görev almış kişiler. Ve bu durum ister istemez şu soruyu hep akıllara getiriyor; iktidar partisinin mi ekseni kaydı, yoksa bu kişilerin mi? Bu temel soru bir kenarda bekleyedursun, diğer yandan toplumun da kafası karışık. Zira kıyıda köşede kiminle konuşsanız, aşırı politize olmuş ve tüm grilerini kaybetmiş durumda. Ya her yapılanı savunacak kadar trolleşmiş, ya da her iyiyi eleştirecek kadar düşmanlaşmış durumda. Bu da ayrı bir sıkıntı olarak orta yerde duruyor.

Dış politikada enteresan işler oluyor bu arada. Libya ile imzaladığımız ve bu günlerde BM’ye sunacağımız mutabakat metniyle, Akdeniz’de ciddi bir hamle yapmış görünüyoruz. Bunun bize ne tür getirilerinin olacağını zaman içinde göreceğiz. Tabi öte yandan bu hamlenin uluslararası arenada kimleri ürkütüp saldırganlaştıracağını da göreceğiz.

Aylardır kamuoyunu sürekli meşgul eden yeni oluşumlar da nihayet arz-ı endam ediyorlar artık. Bu günlerde adından sıkça söz edilen muhtemel partileri görecek gibiyiz. Bu çeşitlilik siyasi hayatımıza ne katar, onu da zaman gösterecek. Ancak toplumun iktidar partisinden artık beklentilerinin cevabını alamıyor olduğu da aşikar. Bu beklentiler, kimine göre Reis’in şahsından kaynaklı cevap bulamıyor, kimine göre ise, teşkilatlar da artık yıpranmamış adam neredeyse kalmadığından kaynaklanıyor. Bu da kongre süreçlerine giren iktidar partisinin kucağındaki büyük sorun. Millet merakla nasıl bir teşkilatlanma olacağını bekliyor. Aynı beklenti oluşacak yeni muhalefet partilerinin vitrinlerine girecek isimler için de geçerli.

Bir de ülkenin gerçek sorunları var. Fakat ne yazık ki yukarıdaki saydığımız karmaşanın içinde kaybolup gidiyor çoğu zaman. Ailenin durumu, eğitim sisteminin geldiği nokta, gençliğin içinde bulunduğu buhran, adalet sisteminin içine düştüğü durum ve ekonomideki sanal bahar havasının yarattığı olumsuzluk bunlardan bir kaçı. Tabi şunu da belirtmeden geçmemek lazım, bu sorunların bir gerçekten tezahür eden boyutları var, bir de sadece muhalefet etmek için gündem edilen kısımları var. bu ayırım son derece dikkatle düşünülmesi gereken nokta. Gençlik, eğitim ve aile noktasında popülizmden bir türlü kurtulamadık. Bu işin sonu hiç iyiye gitmiyor maalesef.

Velhasıl kıymetli okuyucu;

Türkiye’de gündem hepimizi sürekli avuçlarında tutacak kadar heyecanı hep vermekte. Bu nedenle gündeme yenilmeden, belirlenen ve empoze edilen gündemi değil, gerçek gündemi takip ederek olaylara bakmakta fayda var. yoksa günler su gibi akıp gidiyor ve elimizde kalan sadece koca bir “hiç” ten başka bir şey olmuyor.

Selam ve dua ile…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.