Dönemin Başbakan'ı Ecevit'in Gülen'i nasıl ABD'ye gönderdiği ortaya çıktı.
Yenişafak yazarı Tamer Korkmaz bugünkü yazısında teröristbaşı Gülen'in nasıl himaye edildiğini ve dönemin Başbakan'ı Ecevit'in Gülen'e nasıl ABD'ye gitmesi tavsiyesini yazdı.
ECEVİT'TEN GÜLEN'E: MUTLAKA ABD'YE GİDİN
1999'un 16 Şubat'ında terörist başı Öcalan Kenya'dan Türkiye'ye getirildi. Bir ay sonra 21 Mart 1999'da, “dini cemaat” görünümlü Gladio örgütünün elebaşı Gülen ABD'ye gitti. Bu gidişten kısa bir süre önce Paralel Yapı'nın önde gelen imamı Mister Kara dönemin başbakanı Ecevit'i ziyaret etmişti. O kabul esnasında Bülent Ecevit, telefonla Gülen'i aradı ve “Mutlaka ABD'ye gitmelisiniz” dedi!
Derin ABD, bir “elemanını” paketleyip Türkiye verirken; diğer bir “elemanını” ise yanına alıyordu!
PKK İLE GÜLEN'E AYNI ANDA GÖREV
ABD'nin PKK'sı, ilk terör eylemini 1984 yılı Ağustos'unda Eruh ve Şemdinli'de gerçekleştirdi. Aynı yıl, “Türkiye'deki ABD” demek olan “Üst Yapı” yani “Baronsal Gladyo” gizli bir mahfilde Fetullah Gülen'e “Ilımlı İslam” kapsamındaki gizli sefer görev emrini verdi!
Gülen, “Komprador Burjuvazi” tarafından ilk kez 1971 yılında kabul edilmişti. 1984 yılındaki ikinci buluşma çok daha önemliydi. Gülen'e “Artık sırasının geldiği” söyleniyordu! FETÖ için; devlette sistematik olarak yapılanmanın kapıları “ardına kadar” açılmıştı!
GİZLİ SEFER GÖREVi
İşte bu gizli “sefer görev emri” hiç bilinmedi; açığa çıkmadı. Görüntü ise çok farklıydı. 1980-1986 arasında yaşananlar “Gülen Aranıyor” başlıklı bir nevi “sihirbazlık” gösterisiydi ve harfiyen işliyordu…
“Cemaat” kitlesi veya sempatizanları “Hocaefendi, 12 Eylül 1980'den itibaren aranıyor, ancak keramet gösterdiği için bir türlü bulunamıyor” narkozuyla efsunlanmıştı!
Gülen, 12 Eylül 1980 darbesinden bir gün önceden haberdar olmuştu! Vaktiyle, Latif Erdoğan'a o günü şöyle anlatmıştı:
“Askerlerden bir-ikisi öğleye doğru bana geldi. Bir alarm var Askeriye'de bir hareket olabilir dediler. Yani ben ihtilal olacağını daha öğlen vaktinden biliyordum!”
EVREN'E GÜLEN'İN KASETLERİNİ GÖNDERMİŞ
Şu sözler de Gülen'e ait: “Kenan Evren'in bacanağı Yakup Amca beni tanırdı. Bazen vaazlara da gelir giderdi. İhtilal olunca Ankara'ya gitmiş, Evren'e birkaç vaaz kaseti de götürüp dinletmiş. Evren müspet veya menfi hiçbir şey söylememiş…”
Latif Erdoğan “Bir özel sohbette, Gülen bu olayı anlatırken; Evren'in (bacanağına) 'Madem öyle şimdilik ortada gözükmesin' dediğini de nakletmişti” diyor!
12 EYLÜL DARBESİNE ÖVGÜ
Fetullah Gülen, Sızıntı dergisinin Ekim 1980 sayısındaki “Son Karakol” başlıklı yazısında 12 Eylül darbesine övgüler sıralamıştı!
O yayını; “İhtilal'den iki gün sonra saklandığım yerde mum ışığında Son Karakol'u yazdım. Askere yahşi çektim. O dönemdeki yolculuklarımızda resmi (asker) arkadaşlar bize refakat ediyorlar, sütre oluyorlardı” diye “dar dairedeki bir sohbetinde” anlatıyordu.
Gülen 1975'te; Evren ise 1958-59 döneminde Kore'de görev yaptığı dönemde mason locasına girmişlerdi!
CIA'in kurduğu FETÖ'nün “Kâinat İmamı!” Mister Locaefendi; sözde “arandığı” günlerden, seneler sonra (32. Gün/13 Ocak 1998) bahsederken şunları söylemiştir:
“Bir gece validenin yanındaydım. Oradan ayrıldım, ardından oraya gelmişler. Gündüzün, orada okul olacak bir binaya gittim. Baktım ki, beni almak üzere gelenler biraz önce oradan ayrılmışlar. Başka bir yere uğradım. Oraya da gelmiş ve gitmişler. Buna sizler isterseniz rastlantı dersiniz. Bana göre ise bir himayedir!”
Güya “aranan” Fetullah Gülen'in 12 Ocak 1986 tarihinde Burdur'da “yakalanması” hadisesindeki fevkalade tuhaflığı ise Latif Erdoğan'ın yeni yayınlanan “Şeytanın Gülen Yüzü” adlı kitabındaki satırlarda buluyoruz…
Gülen “Burdur'da yakalandık. Özal, Başbakan; Burdur'a bakan ve müsteşar seviyesinde telefon yağdı. Burdur'dakiler İzmir'i işaret edip esas arayan İzmir'dir biz bundan dolayı derdest ettik dediler. İzmir'e götürüldük. Onlar 'Hayır biz böyle bir ismi aramıyoruz' dediler. Sonra avukatımızla protokol imzalandı. Biz de İstanbul'a gittik.”
Bütün bunlar, aslında 12 Ocak 1986'daki “gözaltı” olayının bir “tiyatro”dan ibaret olduğunu gösteriyor!
Gerçekten aranıyor olsaydı; kuşkusuz final çok farklı biterdi!
Gülen'i himaye eden ABD'ye bağlı Türkiye'deki Baronsal Güç Odağı, Locaefendi'sinin artık bütünüyle sahaya çıkmasını istemiş; böylelikle yeni bir hamle yapmıştı! İşte bu “tiyatro” Gülen'in Eski Rejim'in bir elemanı olduğu gerçeğinin üzerini örttü; Locaefendi'yi “cemaatine” ve “hedef kitlesine” sanki egemenlerle çatışma içinde imiş gibi” göstermeye yaradı!
Şu satırlar da Latif Erdoğan'ın: “Sadece bana anlattığı verilere bakıldığı zaman dahi Gülen'in devlet tarafından aranmadığı fakat özellikle aranıyor gösterildiği sonucuna varmamız mümkündür. Yakalandığında, aranmadığının bizzat devlet birimlerince deklare edilmesi de meseleyi yeterince açıklıyor.”
Gülen, otuz yıl önce Burdur'da gözaltına alındığında verdiği ifadede “Uzaktan ve yakından yaptığım dolaylı girişimlerden sonraaranmadığım kanaatine vardım. Biraz daha beklediğim takdirde aranma kararımın kaldırılacağı düşüncesiyle de güvenlik güçlerine teslim olmadım” diyordu!
Locaefendi'nin bu sözleri mi; aslında mevzu bahis “tiyatro”yu deşifreetmeye yetiyor!