Eski Maraş'ta çam kabuklarından oyuncaklar yapardık. Kendi emeğimizle ürettiğimiz oyuncaklar bize çok büyük keyif verirdi.
Kimi zaman gemi yapar derelerde yüzdürürdük. Kimi zaman çam kabuklarından arabalar yapardık.
Ayçiçeği (gündönderen) saplarından silah, ceviz dallarından düdük yapardık.
Bugün emeksiz parası ödenerek alınan fabrikasyon oyuncaklar, ufkumuzun daralmasına, üretkenliğimizin yok olmasına sebep oldu.
O kendi yaptığımız oyuncaklar bize üretmeyi, emek vermeyi öğretirken, aynı zamanda sahiplenme duygusunu da öğretmişti.
ESKİ MARAŞ'TA OYUN VE OYUNCAK
Sokaktan eve döndüğümüzde teneke sobanın etrafına sıra sıra boncuk gibi dizilirdik. Sobadan çıkan ses, sanki kara trenin çıkardığı sesi andırırdı.
Sobanın etrafında hep beraber oturur ve birbirimize hikâyeler anlatır ve bilmeceler sorardık. Daha sonra kelime oyunları ve gölge oyunları oynardık.
Mızıkçılık yapacak pahalı oyuncaklarımız olmazdı. Çoğu zaman kendi yaptığımız, ya da anne babamızın yaptığı oyuncaklarla oynardık.
O zaman iyi bildiğimiz iki şey vardı ki; muhabbet ve paylaşmak..
O zamanlar oyunları ortak oynar, oyuncakları ise muhabbetle paylaşırdık.
ESKİ MARAŞ'TA OYUNLARDA SOSYALLEŞME ARACI İDİ
Eski Maraş'ta çocukların keyifle birlikte oynadıkları oyunlar ve oyun alanları vardı.
Şimdi sanal ortamlar, çocukları bireysel ve egosu yüksek hale getirirken, bencil karakterlerin yetişmesine sebep olmuştur.
Eskiden "yağ satarım bal satarım oyunu" "saklambaç" "çelik çomak" "küsküç" "topaç çevirme" "ip atlama" "bombili" gibi çeşitli sosyal oyunlar oynanırdı. Ve bu sayede arkadaşlık ve dostluklar ilerletilirdi.
Eskiden "çocukluk arkadaşı" derdik. Ancak bugün çocuklar, "çocukluk arkadaşım" kelimesini kullanamıyorlar. Çünkü sokağa çıkmayan, sanal ve yapay dostluklar kuran bir nesil oluştu.
ESKİ MARAŞ'TA PENCERE KENARLARI
Eski Maraş'ta pencere kenarlarındaki çiçekler; hem evdeki kişileri, hem de sokak sakinlerini rahatlatırdı.
Peygamberimiz Sahabelerine rahatlatıcı özelliğinden dolayı yeşil alanlara bakmalarını, doğal ortamlarda bulunmalarını tavsiye etmiştir.
Batılıların ürettiği teknoloji canlıların yaşam alanını daraltmakta ve yok etmektedir. Bizim medeniyetimizde aşiyanlar kuş yuvaları yapılırken, pencereler açıktır. Ve etraf çiçeklerle bezenmiştir.
Oysa batılıların yaptığı sitelerin pencerelerinde çiçek olmaz ve kuşlar konmaz. Onlar sadece hayvanları esir olarak kullanırlar. Örneğin evde köpek beslerler. Ve evin içerisine hapsettikleri hayvanları çok sevdiklerini söylerler. Oysaki bu sevgi değil, ego tatminidir. Çocuk doğurarak kazanacağı sevgiyi öteleyerek, köpekle tatmin olmaya çalışırlar...
Onlara göre komutlarla idare edilen köpek, ciyak ciyak ağlayan bebekten daha değerlidir.
ESKİDEN BAYRAM NAMAZINDAN SONRA KABİR ZİYARETİ
Eski Maraş'ta, özellikle köy yerlerinde bayram namazı kılındıktan sonra beraberce mezarlığa gidilirdi. Mezarda dualar okunur ve mezar başlarında tefekkür edilirdi. Kabir ziyaretleri bittikten sonra topluca ev ziyaretlerine gidilirdi. Ve bu ziyaretler köyün en yaşlısından başlanarak yapılırdı. Her ziyaret edilen evden sonra bir diğerine geçilirdi.
YUKARIDAN EDEPLE BAKARDIK
Eski Maraş evlerinde kapı çaldığında, evin önündeki sofadan dış kapıya bakılır ve kimin geldiği öğrenilmeye çalışılırdı. Tabi yukarıdan (sofadan) aşağısı görünür ama aşağıdan yukarısı görünmezdi. Kapıya kadın gelmiş ise kadın açar, erkek gelmiş ise erkek açardı.
Hele hayvanlara yön verirken ve çağırırken musikişinas bir ses kullanırlar. Çobanlar bilirler ki her varlığın kendine göre bir lisanı var.
Yine çobanlar bilirler ki; çobanlık peygamber mesleği...
ESKİ MARAŞ'TA LAHMACUN FIRINLARI
Eski Maraş'ta mahallenin muhtelif yerlerinde taş ocaklı lahmacun fırınları vardı.
Bu fırınlarda lahmacun, pide ekmeği, çeşitli sebzeler pişirilirdi. Odun ateşinde pişen lahmacun, pide ve nevaleler çok lezzetli olurdu.
Zaman içerisinde bizim besleyici ve sağlıklı lahmacunların yapıldığı fırınların yerini pizza dükkânları aldı.
Oysa pizzalar hem pahalı, hem damak zevkimize uygun değildi.
ESKİ MARAŞ'TA KERPİÇ EVLER
Eski Maraş'ta kerpiç evler vardı. Evin tabanı tahta latalarla döşenirdi. Adım atarken adeta ayağımız musiki tadında ses çıkarırdı. Kış mevsiminde evin içi sıcak, yazın ise serin olurdu. Evin içerisinde zehirli maddeler ve zararlı boyaların olmadığını tahtakurusundan anlardık. Tahtakuruları inşaat amelesi gibi harıl harıl çalışırlardı.
ESKİ MARAŞ'TA EVE DİREK GİRİLMEZDİ
Eski Maraş evlerinde, kapıdan evin içerisine direk girilmezdi. Önce avlu kapısından girilir. Ve daha sonra evin sufa (sofa) ayaz kısmına geçilir ve buradan odaya geçilirdi.
Bu bizim medeniyetimizin aile mahremiyetine verdiği değerden kaynaklanmaktadır.
Amerikan ve Batılı filmlerde eve girişler kapıdan direktir. Ve hiçbir mahremiyet ve gizlilik anlayışı yoktur. Bu yüzden birçok aile mahremiyeti ifşa olmaktadır. Bu durum mutsuzluklara yol açmaktadır
ESKİ MARAŞ SOKAKLARI
Ben Modern şehirlerin çocuğu değilim. Olmakta istemem zaten
Ben mahallemi arabayla değil, yürüyerek gezmek ve dostlarla hasbihal etmek isterim.
Mevsimi geldiğinde sokakta tarhana aşı pişirenlerden dövme yağlaması ikramı, akşam dönüşte de çığ başında firik yemek isterim.
Evet, sağlıksız ve düzensiz evler yıkılsın, yeni sokaklar ve evler inşa edilsin. Ancak modern dünyanın mekânlarını değil, bizim medeniyetimize ait meskenler inşa edilsin
Kimi zaman "hu komşu!" diye pencereden çağıran komşular, bazen "Ömer usta bir çay" diye çağıran mahalle esnafı,
Ahenkli bir ritimle teneke döven Durmuş Usta,
Ve "domates, patlıcan, yağlı dürülü!" diye bağıran seyyar satıcılar
Aslında ben; komşuluğu, ahbaplığı, muhabbeti özledim
ESKİ MARAŞ'TA KAMYON ÜSTÜNDE YOLCULUK YAPARDIK
Eski Maraş'ta; köy- şehir arası yapılan yolculuklar, ya kamyonla ya da kamyondan bozma otobüslerle yapılırdı. Kamyonların kasası, otobüslerin içi ve üstü hınca hınç insan, hayvan ve eşya ile dolu olurdu.
Kamyonun kasasında ya da otobüsün üstünde yolculuk yaparken, toprak yolların tozunu yutardık. Otobüsün üstündeki sepetlerden mevsimine göre çeşitli meyvelerden izin alarak helal dairesinde atıştırırdık.
BİR ZAMANLAR MARAŞ'TA ÇELTİK TARIMI VARDI
Eski Maraş’ta verimli tarım alanları, ormanları ve oldukça fazla kaynak suları ve akarsuları ile kendine yeterli bir yerdir.
Geçmişte şehirde bilhassa ziraat oldukça yoğundu. Çeltik ve kırmızı biber ekimi yapılmakta idi.
Özellikle Maraş altında çeltik tarımı yapılırdı. Bu ürünlerin işlenmesi için küçük imalathaneler kurulmuştu.