Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi kalkışmayı duyar duymaz televizyonlara bağlanıp direnişin fitilini ateşlemişti. O gece neler yaşandığını AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci Türkiye Gazetesi'nden Fatih Selek'e anlattı:
Mega kentin il başkanlığı koltuğunda bir buçuk yılı geride bırakan Temurci, bu sürede iki kritik seçim, dört büyük miting, ki sonuncusu belki de dünyanın en büyüğüydü, ve akıl almaz bir darbe girişimine şahit oldu. Şüphesiz en büyük imtihanını 15 Temmuz gecesi verdi. Olağanüstü durumu Sütlüce’deki makamında öğrenen Temurci, teşkilatını acilen göreve çağırdı. İl Başkanlığı darbeciler tarafından kuşatılmışken, halkı sokaklara davet etti. O direnişin fitilini ateşlediğinde herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Darbecilerin püskürtülmesinde en kritik rollerden birini oynadı. Kelleyi koltuğa alıp kaleyi teslim etmedi. Ve yanındaki binlerce kişiyle birlikte Cumhurbaşkanını Atatürk Havalimanı’nda karşılamaya koştu. O gece neler yaşandığını Temurci’nin kendisinden dinledik ve bundan sonraki süreçle ilgili sohbet ettik.
GENÇLERİN REAKSİYONU
Vatandaşa 15 Temmuz’da sokağa çıkma talimatını ilk siz verdiniz. O karanlık geceyi anlatır mısınız?
O gece hissettiklerimiz kelimelere sığmayacak cinsten. Daha ortada bir şey yoktu. Saat 9.30 ile 10.00 arası ne olduğunu anlamaya çalıştık. Vali, emniyet müdürü gerekli mercilerle istişareler yaptık ama ulaşabileceğimiz bazı yerlere ulaşamadık. Kalkışma olduğunu anlayınca inisiyatif alarak tüm teşkilatlarımıza ve üyelerimize sokaklara çıkın ‘Demokrasiye sahip çıkın’ talimatını verdik. Gençlerin reaksiyonu bizden daha önemliydi. Hiç darbe yaşamamışlardı ama her şeyi anlıyorlardı. İl müftümüze sela ve ezan okuması konusunda talepte bulunduk. Bu talepten 3 saat sonra İstanbul’un tamamında ezanlar okunmaya başlandı.
EN BÜYÜK KORKUMUZ CUMHURBAŞKANIMIZLA...
Müftü direkt bu talebe cevap vermedi mi?
Onlar da herkes gibi ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sosyal medya sayesinde İstanbul’da darbecilerce yapılan işkenceler anında resmedilip hızla yayıldı. Bu darbecilerin gördükleri en korkulu rüya oldu. Önünde vurulan insanı görüp onu kaldırıp ardından yürüyen insanları gördük. Bu millet canını, kanını ortaya koyarak demokrasiyi ne kadar hak ettiğini gösterdi. Yeni destanlar yazıldı. Biz de bu işin İstanbul’da bir parçası olmaktan gurur duyduk. En büyük endişemiz Cumhurbaşkanımızla bir irtibat kuramamaktı. Biz tamamen kendimiz inisiyatif alıp harekete geçtik.
İl Başkanlığının darbeciler tarafından kuşatılması nasıl oldu?
Saat 11.00 gibi teşkilat üyelerimiz il başkanlığımıza gelmeye başladı. Darbeciler ise 11.15 gibi geldiğinde zaten vatandaşlar da buradaydı. Yaşadığımız şeyleri cümleye dökmek şimdi kolay. Yanımda bir defter var, oraya notlar aldım. 6 maddede darbecilerin ne yapmaya çalıştığını özetledim. Köprüleri, havalimanlarını tutarak dünyaya mesaj vermek istiyorlardı. O resme milletçe karşı olduğumuzu göstermeliydik. Biz belirli bölgeler belirledik. Ve onlarla koordineli çalıştık. İki bin kişi Kısıklı’da kalsın, diğerlerinin hepsi Boğaziçi Köprüsü’ne yürüsün mesajını verdim. Kesinlikle gözaltı, tutuklama bekliyorduk ama silahlı saldırıların olacağına hayatta inanmazdım. Bu sırada asker il başkanlığını kuşattı.
Hiç korku var mıydı?
Bir kardeşim beni arayıp, ‘Başkanım ben vuruldum’ diyorsa, korkmak mümkün değil. Halkın topyekûn buraya gelmesi silahtan öte bir güçtü. Komutan odama geldi, sohbet ettik.
"SİZİN ÜSTÜNÜZDE GÖMLEK VARKEN ÇELİK YELEK GİYMEM"
Burayı terk etmemiz gerektiğini söylediler. Emri kimlerden aldığını sordum. Gayet nazik şekilde bu konuşma gerçekleşti. Bunu söyleyince “Başkanım bize zorluk çıkarmayın” dedi. Ardından bizim sesimiz yükseldi. Bir ara espriyle karışık “Ne içtin sen?” diye sordu. Buraya gelen askerin de psikolojisi pek sağlıklı değildi. Dışarıdan gelen sesler, onları daha da endişelendiriyordu. Ağlamaklı bir yüzleri vardı. İnsanlar ise içeri girmek istiyordu. Askerleri kurtarmak yine buradaki halka kaldı. Bu sırada Cumhurbaşkanımızın açıklaması düştü ekranlara. Bizim için büyük motivasyon oldu. İstanbul’a gelmesini istiyorduk. O ara Atatürk Havalimanında kuleyi bastıklarını duydum. Çevredeki insanları oraya takviye ettirdik. Kurtuluş Savaşı öncesi gibiydi, savaşta birlik olmuştuk. 100 yıl sonra aynı şeyleri yaşadık. Yüzbinlerce insanla yürüdük. Her siyasi partilerden insan vardı. Ben o gece bu milletin hiçbir silahla korkutulmayacağını gördüm. Havalimanı bombalanıyormuş gibi patlama sesleri yükseliyordu. Orada hâlâ etkisiz hale getirilemeyen askerler vardı. Ben cumhurbaşkanımızın uçağına gittim. Şık duruşuyla hazır bekliyordu. Güvenlik sorunu olduğunu, ona bir kurşun geçirmez yelek giymesi gerektiğini söyledim. O ise “Sizin üstünüzde gömlek varsa biz de böyle çıkacağız” dedi. Hayatımda unutamadığım sahnelerden biriydi. Konukevine geçtik. Cumhurbaşkanımız gazilerle tek tek ilgilendi. O gecenin sabahında arkadaşlarımıza İstanbul’un her yerine ‘Hâkimiyet Milletindir’ yazılarıyla donatılmasını istedim. Ve nöbetlerimiz başladı.