Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çırağan Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 5. Sağlık Bakanları Konferansı’na kapanış oturumuna katıldı. Konferansa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sırda, İİT Genel Sekreteri İyad Medeni, İİT Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Naim Han, Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Halid bin Abdulaziz el Faleh, Endonezya Sağlık Bakanı Nila Farid Moeloek, KKTC Sağlık Bakanı Salih İzbul, Sudan Sağlık Bakanı İdris Abu Garda ve Senegal Sağlık Bakanı Awa Marie Coll Seck, Yemen Sağlık Bakanı Nasser Mohsen Nasser Baoom, Somali Sağlık Bakanı Hawa Hassan Mohamed olmak üzere 43 ülkenin Sağlık Bakan, Bakan Yardımcısı ve Müşteşarı katıldı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan konferansta bir konuşma yapan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Bundan önce olduğu gibi ülkenin dönem başkaları süresinde ve sonrasında da İslam aleminin ve insanlığın sağlığına, refahına her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yiyecek bulamadığı için hayatını kaybeden bir çocuğun aşısı yapılmadığı için ömrünün geri kalan kısmının bir başkasının desteği yürüten bir çocuğun acısının yine bizle hissedecek yine bizler paylaşarak azaltacağız” dedi.
“G-20’DE AŞIRICILIĞA KARŞI ALINAN ORTAK KARARLARLA, ORTAK MÜCADELE KONUSUNDA GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇERİSİNDE OLDUK”
Konferansta bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam ülkeleri arasındaki en kapsamlı ve etkin işbirliği İslam İşbirliği Teşkilatının sorumlulukları her geçen gün artıyor. Dünyada giderek derinleşen terörizm ve mülteci sorunlarının merkezinde Müslüman toplumlar ve İslam dünyası yer alıyor. Diğer ülkelerde terörizme ve mülteci krizine yol açtığı sorunlara karşı artan tepkiler, topyekün İslam dünyasına tüm Müslümanlara yönelmeye başladı. Suriye başta olmak üzere bölgemizde yaşanan insani dramlar devam ederken içinde birde Müslümanlara yönelik nefret saldırıları ırkçı tutumların yükselişiyle karşı karşıyayız. Geçtiğimiz Pazar ve Pazartesi günü Antalya’da yapılan G-20 Liderler Zirvesi’nde bu konuyu ayrıntılı olarak ele alma imkanı bulduk. Zirvede temsil edilen Müslüman nüfusun liderlerinin aşırıcılığa karşı aldığı ortak karalarlar, ortak mücadele konusunda görüş birliği içerisinde olduk. İslam İşbirliği Teşkilatı içinde temsil edilen tüm ülkelere bu noktada çok önemli görevler düşüyor” dedi.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN OYUNLARINI BİRLİKTE BOZMALIYIZ”
“Müslümanlar olarak sorumluluk çok büyük İslam adını kullanarak Müslümanlara en büyük zararı veren DAİŞ, El-Kaide, Boko Haram gibi örgütler karşısında hep birlikte el ele vererek, net ve ilkeli tutum ortaya koymalıyız” diyen Erdoğan, “İslam Müslüman cihat mücahit şeriat gibi kavramların bu teröristlerin aracı olmaktan istismar aracı olmaktan kurtarmalıyız. Bu örgütler, bu kavramlar üzerinden Müslümanların kanlarının döken, onurlarını kıran, geleceklerini karartan güçlerini oyununu hep birlikte bozmalıyız. Dünyadaki bir 17 Müslüman’ın izzetinin bir avuç teröristin insafına terk edemeyiz, etmemeliyiz. Bu aziz dinin sahibi ve koruyucusu elbette Allah’tır. Allah ama bizimde kendi haysiyet ve istikbalimize daha sıkı bir şekilde sahip çıkma sorumluluğumuz elbette vardır. Kendi coğrafyamızda ortaya çıkan ve bir proje ürünün olduğu her hainden belli olan bu örgütlerin önünün biz kesmezsek neler olduğunu görüyoruz. Birileri hemen uçaklarıyla, tank, top, füzeleriyle gerektiğinde askerleriyle gelip bu işe soyunuyor. Biz kendimiz çözemediğimiz de birileri hemen alıp olayı çok daha derinleştiriyor ve yaygınlaştırıyor. Özellikle mezhep sorunu İslam dünyasının yumuşak karnı olduğunu sürdürüyor. Bu mesela kimi yerde etkin ayrımlarla tahkim ediliyor, kanatılıyor. Bugün bölgemiz herkesin birbiriyle kavgalı olduğu, oluk oluk Müslüman kadının akıtıldığı bir hale geldi. Artık bu gidişe hep birlikte dur demeliyiz” ifadelerini kullandı.
“TERÖRE KARŞI BUGÜN MÜCADELE VERMEZSEK YARIN DAHA KARANLIK OLACAKTIR”
“Peygamberimiz merhamet peygamberidir, barışın timsalidir. Merhamet dini olan sevgi, dini olan vicdan, dini olan ilim, dini olan İslamın terörle zulümle ölümle, cehaletle anılmasının önüne geçmek hepimizin boynunun borcudur” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Şimdi mücadele zamanıdır. Teröre zulme adaletsizliği kine öfkeye israfa aşırıcılığa dinimizin yasakladığı her türlü kötülüğe mücadele zamanıdır. Eğer bu mücadeleyi hemen vermeye başlamazsak, yarın hepimizin için daha karanlık olacaktır. Gündüzü geceye çevirende geceyi gündüze döndüren de Allah’tır. Mücadelemizde başarılı olabilmek için Rabbimize güvenmemiz onun emrettiği şekilde dosdoğru olmamız kafidir. Müslümanlar olarak birlik ve beraberliğimizi kardeşliğimizi tesis ettiğimiz an bu kardeşinizin üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktur. Bakınız burada 43 İslam ülkesinin bakan, bakan yardımcısı ve kıymetli temsilcisi var. Her birimiz bu meseleyi kendi ülkelerimiz nezdinde gündeme getirdiğimizde mutlaka bir farkındalığın oluşmasına katkı sağlarız. Aynı anlayışı her platformda ortaya koyduğumuzda çok muazzam bir sinerjinin ortaya çıkacağına inanıyorum. Bu birlik ve beraberliğe kardeşlik ve uyanışa gerçekten çok ihtiyacımız var. Ancak inananlar kardeştir. Kardeşliğimizin gereği yerine geliyor mu? Burada soru işareti, maalesef. O günlerin çok yakın olduğunu ümit ediyorum” şeklinde konuştu.
“BM VE DİĞER İNSAN ÖRGÜTLERİ MÜLTECİLERE İYİ HİZMET VEREMEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Son 12-13 yıl içerisinde sağlıkta ciddi adımlar attık ve sıçramalar gerçekleştirdik. Devlet yönetiminde temel ilke olan insanı yaşat ki, devlet yaşasın sözünün sağlık alanında görmek mümkündür. Hem insan hem alt yapı hem de insan kaynağı bakımından, sağlık bakımından kat ettiğimiz mesafe devrimdir. Her yıl yurtdışından gelen 400 bin kişiye de sağlık hizmeti verebilir hale geldik. İlaveten Suriye ve Irakta ülkemize gelen 2 buçuk, kardeşimizin sağlık hizmeti ihtiyaçlarını da aynı sistem içerisinde ciddi bir aksaklığa mahal vermeden karşıladık. Şu hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Suriye’de istikrarsızlığın başladığı 2011’den bu yana yaklaşık 5 milyon insan ülke dışına gitmek zorunda kaldı. Bunların 2 milyon 200 bini Türkiye’ye, 1 milyonu Lübnan 650 bini, Ürdün 250 bin, Irak’ta hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Kalanı da çeşitli ülkelere dağılmış durumdadır. Suriye’de yaşanan her şeye yeni göç dalgalarını ortaya çıkarıyor. BM ve diğer örgütler iyi bir hizmet veremedi. İslam dünyası bu konuda dayanışma koymadı. Bir Türkiye olarak mülteciler için ne yaptık? Sadece kamplarda kalanlar için kalan para 8 buçuk milyon dolardır. 280 bin kişi kamplarda kalıyor. 2 milyon 200 bin Suriye, 300 bin Iraklı, Türkiye’nin değişik vilayetlerinde, 500 bin İstanbul’da var. Bunlara STK, belediye bakıyor. Buradan meydana gelecek sosyoloji ve psikolojik tramvayı düşünebiliyor musun? Bütün bunlarla mücadele edeceğiz. Ülkemizin değişlik vilayetlerinde her yerde, bunlarla karşı karşıyayız. Biz bu meseleye insani ahlaki ve İslami bir vazife olarak bakıyor ve çalışmalarımızı hızlı şekilde yürütüyoruz. Halkıma diyorum ki onlar muhacirdir, siz ensar olmaya devam edeceksiniz. Bu varil bombalarından kaçan Suriyeli muhacirlere ensar gerekiyordu. Bu görev de bize düştü. Batı destek verse de vermese de, biz bunu sonuna kadar yürütmeye devam edeceğiz. Gönül Tüm İslam ülkelerini yanımızda görebilmeyi isterdi, olanlar da var onlara şükran ediyorum.”
“TERÖR EN ÖNEMLİ GEREKÇESİ FAKİRLİKTİR”
Erdoğan, “Vicdanımızı kaybettiğimiz de bizi biz yapan tüm değerleri kaybederiz. Oysa bizim medeniyetimizde mazluma kültüre milliyeti sorulmanda el uzatılır. Mazlum sadece insan olması sıfatıyla her yardıma layıktır. 7 milyonu ülke içinde ve 7 milyonu dışında Suriyeli var. Milyonlarca mazlum kardeşimizin hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Afrika’da katliama maruz kalan milyonlarca insan var. Askeri konuda ciddi bir durum mevcuttur diyelim, bu mazlumlara yardım elinin uzatılması konusunda ne mani var? Halbuki maddi durumları bizden daha iyi olan İslam ülkeleri var. Yardım konusunda daha faal olmalarını bekliyoruz. Terörün en önemli gerekçesi fakirliktir. Terörün arkasındaki güçler fakiri yoksulu seçiyorlar. Canlı bombayı onların içinden seçiyor. Onu o şekilde araziye gönderiyor. Terörizm ile göç sorunu bataklıkta üreyen sinekler gibidir. Öyleyse, bu bataklığı kurutmak lazım. Bunun adı sefalet bataklığı, bunu yok edince terörizm ve göçleri ortadan kaldırmış olursunuz. Türkiye olarak bunları artırarak sürdürmek kararındayız. Tüm İslam ülkelerini birlikte hareket etmeye devam ediyorum” diye konuştu.