Dünya Kadınlar Günü’nün gerçek yüzü

Ahmet Doğan İlbey

8 Mart Dünya Kadınlar Günü 185O’li yıllarda Batılı ülkelerin fabrikalarında kötü şartlarda çalıştırılan kadınların haklarını aramak için başlattıkları grevlerin ardından kazandıkları “sosyo-ekonomik” bir hakkın tescil edilişinin tarihidir. O şartlarda o toplumlar için ihtiyaçtan doğan bir dayanışmadır.

 

Kısa bir müddet sonra Kadınlar Günü bu gayenin dışına çıkarak, Batılı kadınların erkek egemen bir toplumdan kurtuluşunun ve bağımsızlığının mücadelesine dönüşür. Dinî müeyyidenin kalmadığı lâdinî kapitalist ahlâkla “Tanrılarından” uzaklaşan Batılı toplumdaki çözülmenin bir parçası hâline gelir kadınların bağımsızlık ve hak arayışları. Bir anlamda aileden, eşten, çocuktan kopuştur…

 

Batı’nın vahşi kapitalizminin ezdiği ve köle gibi çalıştırdığı kadın hakları asıl gerçekliğinden uzaklaştırılıp aile kurumuna ve erkeğe karşı “özgürlük” ve “hak” arayışına ve kadına “sınıfsal” bir sosyal statü sahibi olması gerektiği anlayışına dönüştürülüyor.

 

Dünya Kadınlar Günü her ülkede değişik üslûpla icra-ı faaliyet eyler. Bâzan modern, bâzan postmoderndir; kimi zaman hümanist ve sekülerdir; kimi zaman muhafazakâr ve mâveviyatçıdır. Hâsılı, ülkeden ülkeye, hattâ aynı ülkede şehirden şehire kılık değiştiren bukalemun bir âşüfte. Asıl gayesi kadınları, mensup olduğu milletin kadın anlayışından uzaklaştırmak, ayartmak ve bölücülüktür. 

 

“KADIN ÖZGÜRLEŞTİRİLECEK” YÂNİ ÇÜRÜTÜLECEKMİŞ!

Türkiye’deki taraftarları da dâhil Dünya Kadınlar Günü’nün anlamı, istikâmeti ve hedefi “kadını özgürleştirip” aile kurumunu yozlaştırmaktır. Dünya Kadın Günü savunucularının düşüncelerinde neler var:

“Bedenimiz, emeğimiz bizimdir”, “Erkekler evlere, kadınlar sokaklara”, “Özgürlüğünü ve haklarını arayan kadınlar toplanın!”

Ne kadar bölücü ve kışkırtıcı değil mi?

 

Dünya Kadınlar Günü’nde Müslüman kadını temsil etmeyen sinema artistleri, zâniliğin sanatını yapan sanatçılar “Kadın Günü” programlarıyla yıkıcı ve bölücü bir anlayışı telkin ediyorlar. Bu pespâye “günü”ün “aktörleri” nin sıkça kullandıkları “Fetvalarla değil, kendi irademizle yaşayacağız” sloganı Müslüman aile yapısının köküne konan bir dinamit değil midir? Hangi yabancı ideoloji bu slogandan daha yıkıcıdır?

 

En temel düşüncesi “Sınıfsal, ulusal, cinsel, sömürüye son…” olan Dünya Kadınlar Günü’nün gayesi, Müslüman kadın toplumunu köklerinden, ulvî değerlerinden koparmak, modern kapitalist kültürün yayılmasıyla zaten zayıflayan aile yapısını daha da çökertmektir.

 

HÜR YAŞAMAK PARÇALANMAKTIR

Alenen bölücülük yayan Dünya Kadınlar Günü’nde “Biz erkeğin eğe kemiğinden yaratılmadık” anlayışı dikte ediliyor. Kur’anî yaratılış inancını yok eden, kadınların dimağını zehirleyen bundan daha tehlikeli bir slogan olabilir mi?

 

“Hür doğmuşuz, hür yaşayacağız.” Müslüman toplumda kadının “hür yaşaması” ne anlama gelir? Akıbet maazallah ne olur?

“Kaderimi kendim tayin ederim.” Demek öyle! Kaderini kendi tayin kadın toplumunun sonu uçurumdur, parçalanıştır…

 

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ TÜRKİYE’DE NE İŞE YARAR?

Dünya Kadınlar Günü’nün, Türkiye’de Müslümanca hayat ölçülerine göre kadınların çalışma hayatındaki yeri, rolü ve şartlarını bilmek ve gaye edinmek gibi bir derdi yok. Kadına yapılan şiddetin, kadının istihdam ve ücret gibi haklarının Müslümanca konuşulduğu bir gün olmadığı, Batılı toplum kadınına özendiren bir faaliyete dönüştüğü ortadadır.

 

Bu muhteva ve gayeye sahip Kadınlar Günü’nün Türkiye’de seküler modern kapitalizmin çalışma şartlarına tâbi tutulan, dolayısıyla problemleri olan kadınlarımızın haklarının konuşulduğu bir dayanışma günü olduğunu kim söyleyebilir?

 

Modern şarlatanlıktan, Batı taklitçiliğinden, yozlaşmaktan, lümpenlikten, pespâyelikten başka bir şey değil Dünya Kadınlar Günü. Batılılaşmayı resmîleştiren Kemalist Cumhuriyetin kötü bir hediyesidir Müslüman kadın toplumuna. Liberal, solcu ve Atatürkçüler bu pespayeliğe zaten çanak tutuyorlar.

 

MÜPTEZEL SANATÇI VE ARTİST “SÖYLEŞİ”LERİNDEN KADIN HAKKI HÂSIL OLMAZ

Meselenin trajik tarafı, muhafazakâr ve İslâmî çizgide olan iktidar belediyelerinin Dünya Kadınlar Günü’nü sahiplenmeleridir. Pespâye sineme artistlerini, müptezel ve dekolte sanatçıları taşra şehirlerinin muhafazakâr ve dindar kadınlarıyla  “buluşturma”, “söyleştirme” geceleri düzenlemek izzet ve haysiyetten ne kadar uzak! Bu mudur Müslüman toplumda kadın dayanışması ve kadın hakları?

 

Müslüman toplumun kadın gününde Resûller Resûlü Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesi’nde buyurduğu "Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır…” sözleri üzerinden kadın haklarının konuşulması gerekmez mi?

 

Madem kadın gününde kadın hakları konuşulacak; kadının şiddet görmesinin sebepleri ve çözüm yolları postmodern festivallere dönüştürülmeden, âlimler ve kâmil insanlar hâkemliğinde İslâmî çerçevede ciddiyetle müzakere edilsin.

 

Madem kadına yapılan zulüm konuşulacak; Erzurumlu Şalcı Bacı lakaplı kadının, şapka inkılâbına karşı olduğuna dair düzmece bir suçla suçlanarak Kemalist Cumhuriyet’in kanlı İstiklâl Mahkemelerinde sorgusuz sualsiz idam edilişi konuşulsun.

 

Hâsıl-ı kelâm; Kadınlar Günü’nün mâsumâne bir dayanışma gibi gösterilmesinin arkasındaki kültürel kirlenmeye dikkat edilmeli.

Ne yazık ki muhafazakâr iktidara rağmen Dünya Kadınlar Günü tasvir ettiğimiz şekliyle, büyük şehirlerin ardından Anadolu’nun dindar-muhafazakâr ağırlıklı şehirlerin şeddadî plazalarında da boy gösteriyor.

-------------------------------

İLÂVE YAZI:

“SON SULTAN ABDÜLHAMİD HAN’I ANLAMAK” KONULU KONFERANSLAR DEVAM EDİYOR.

Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şube Başkanı dostumuz İsmail Göktürk’ün KSÜ tarih okutmanı Şevki Karabekiroğlu ile birlikte gerçekleştirdiği “Vefatının 100. Yılında Son Sultan Abdülhamid Han’ı Anlamak” konulu konferansı Sivas ve Bilecik’in ardından, Kültür ve Medeniyet Topluluğu’nun tertip ettiği Sütçü İmam Üniversitesi’nde devam etti. Ağır mazeretim sebebiyle dinlemek nasip olmayan bu tarihî mevzuu hakkında biz katılamayanlara Cuma Kapısı’nda görelim neler anlatacak…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.