Darbeci generallerin gücü omuzlarında, yani apoletlerindedir. Omuzlarındaki yıldız sayısınca akılları ve güçleri artar. Omuzlarındaki kokartların büyüklüğünce buyurganlık ve zorbalıkları genişler...
Darbeci generaller kendilerini devletin memuru saymazlar. Millet onların tebaası, devlet de mülküdür.
Kimdir darbesever generaller? Türk Ülkesi’nin kara yazgısıdır, hegemonyanın, darbeciliğin, despotizmin, din-i mübin düşmanlığının, Kamalovizm’i putlaştırmanın adıdır?
Nedir generallik? İmtiyazlı “üstün insan” mıdır? Üst rütbeli bir zabitlik değil midir? Yargı mensubu gibi, tıp doktoru gibi, mühendis gibi dünyevî olanı icra eden bir meslek değil midir sadece?
Generaller, milleti millet yapan, insanımızı inşa eden mürşid-i kâmiller, âlim zâtlar ve ehl-i irfan câmiasından değildirler.
Darbeci generallerin düşmanı PKK değil, işsizlik, gelir adaletsizliği değil, din-i mübin ve millettir, seçimle iktidara gelen hükümetlerdir. Bu ülkede generaller doksan yıldır milletiyle savaşıyorlar. “İrtica” generalleridir bunlar. Bütün zekâ ve enerjilerini “irtica” üzerine hamlederek general olurlar. Oysa iyi bir general, düşmanlarla ve PKK gibi terör örgütleriyle savaşır, ülkesini asayişe erdirir.
“YEMEN TÜRKÜSÜNÜ BİLMEYEN GENERALLER”
Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmüş işlerden olmayan tuhaf bir iş de 28 Şubat postmodern darbesinde 312 general bir araya gelip Türk Ülkesi’nin makbul yazıcılarından Yazarlar Birliğinin Şeref Başkanı’na “Onbaşı Bile Olamayacakların General Olduğu Ülke” yazısından dolayı saldırmışlar ve tazminat dâvası açmışlardı.
O âbide yazıdaki şu ifadeler hâlâ aklımdadır: “Hele Yemen’i bilmeyen, Yemen Türküsünü makamıyla hatasız okuyamayan üniformalılar... Onların değil orduda, bu yurtta yerleri yok. (...) Birileri (çok yıldızlı general olmak isteyenler) halka karşı mücadele ederek yıllarca omuzlarını doldurdular.” Generaller her defasında darbe yapıp ülkeyi ele geçirdiklerinde “içeriyi” zapturapt altına alır ve millete olmadık zulümler yaparlar. Fakat dış siyasette ise ABD ve AB devletlerine, Nato’ya “mevcut antlaşmalara aynen bağlıyız, başımız üstünde yeriniz var, Batı bizim büyük velinimetimiz” demekten geri kalmazlar. Anlaşıldığı ve görüldüğü üzere bu ülkede bir kısım generaller hâlâ omuzlarından akıl almaya devam ediyorlar…
----------------------------------------------------
FİKİR DÜKKÂNINDAN NÜKTELER: DARBECİLİĞİN ŞAKASI BİLE ÜRKÜTÜCÜ?
Ey azizan!
Siz siz olun darbecilik oyunu veya şakası yapmayın, başınıza bir önceki yazımızda anlattığım hâdiseler gelebilir. Derneğimizin başına gelenlerden birkaç hafta önce derneğimizde kendilerini Genç Dükkâncılar Hareketi olarak adlandıran ikinci kuşağın faal olanlarından Ferhat Ağca “Genç Dükkâncılar Darbe Bildirisi” hazırlamış ve Dükkânın hatibi Mehmet Yaşar’a cebren okutmuştu. Esasında darbe bildirisinin arkasında Mehmet Yaşar ve Âkif Şen gibi ikinci kuşak birçok Dükkâncının olduğu haberini almıştık.
İşin lâtifesinin bu noktaya geleceğini nereden bilebilirdik? Bu elim hâdiseden sonra gönlümüz bu nükteli darbe bildirisiyle sürur bulsun istedik. Okuyalım:
“Bu metnin tüm Dükkâncıların geldiği sırada okunması Dükkâncılar hareketinin bir emridir. Değerli Dükkândaşlarımız, Sistematik bir şekilde sürdürülen Dükkân yasası ihlalleri; Dükkanın Temel nitelikleri ve partiler üstülüğü açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, genç Dükkâncılar hareketi de dahil olmak üzere Dükkanın tüm kurumları, particilik saikiyle dizayn edilmeye
başlamış ve dolayısıyla aleyhlerini yapamaz hale gelmiştir. Kapitalizm ve ticaret içerisinde olan Dükkân komutanı, sürekli erken kalkma çabasında olan ve hatta tatil içerisinde olan diğer Dükkan yetkilileri tarafından dükkancının temel hak ve hürriyeti olan aleyhte konuşma, iftira atma fiilen ortadan kalkmıştır.
Dükkanımız gazete ve dergi okunan berber dükkanlarına benzemiş ve ziyaretçi görüşlerinden geçilmez hale gelmiştir. Dükkanımız fikirlerarası ortamda hak ettiği itibarı yitirmiş, partiye dayalı otokrasi ile yönetilen bir dükkan haline gelmiştir. Birinci kuşağın aldığı siyasi kararlar nedeniyle fikri tartışmalardan ziyade, parti ve cemaat taassubu tırmanarak artmış ve bu durum bir çok genç dükkancının fikrine mal olmuştur. Birinci kuşak arasındaki bu tutum; ciddi boyutlara ulaşmış, dükkan sathında bulunan saf fikir ve saf düşünce sistemi işlemez hale gelmiştir. Bu ahval ve şerait altında Bir Hocamın önderliğinde olağanüstü fedakarlıklarla kurulan ve bugünlere getirilen dükkanımızın; genç dükkancılar hareketi tarafından "yurtta aleyh, dükkanda aleyh" ilkesinden hareketle; dükkanımızın partiler üstülüğünü, Dükkancıların ve gençlerin fikrini devam ettirmek, dükkanımızın karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bertaraf etmek, saf fikir ve saf düşünceyi tehdit eden; 40 yıllık bayat laf gibi gereksiz ideolojik ve adli vaka konuşmalarının, parti, araba, ev ve futbol konuşmalarının önüne geçmek, türklerin her türlüsünü korumak ve aleyhleri çoğaltmak için, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin dükkandaşlarımızın her birini "tek tek" dinleyerek, dükkanımızın kaybedilen itibarını, tekrar kazanmak için yönetime el konulmuştur. Dükkan yönetimi, teşkil edilen "dükkanda gençlik konseyi" tarafından deruhte edilecektir. Dükkanda gençlik konseyi bir hocam ve diğer tüm dükkan büyükleri tarafından oluşturulmuş hükümleri yerine getirmek için her türlü tedbiri almıştır. Dükkan efkarı umumiyesine duyurulur.”
------------------------------------------------ GÜZEL İNSAN MUHSİN METE’DEN MORAL MEKTUBU “Türkiye yazarlar birliği kahramanmaraş şubesi'nin başına gelenler
Aziz dostlar,
Bu trajikomik hadise ne kadar zor bir bela ile karşı karşıya olduğumuzun en açık göstergesi. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Türkiye Yazarlar Birliği'ni ayırdedemeyecek bir yetkililer zümresi ile bu badirenin üstesinden nasıl gelinebilir? Allah encamımızı hayreylesin. Bize düşen bu da geçer yahu demek
ve hak bildiğimiz yolda yürümek. Sana, İsmail'e ve diğer dostlara selam ve dua ile.”