Cumhuriyet devletinin resmî ilkelerinden biri olan ve anayasada zikredilen milliyetçilik, kimliğin târifinde, kültür ve eğitim anlayışında modern-ulus anlayışını esas aldığı için İslâmî mânada bir milliyetçilik değildir.
Bu ârızalı anlayıştan dolayıdır ki Cumhuriyeti Devleti milliyetçi sayılamaz. Çünkü anayasada belirtilen iki madde gereğince ve yürürlükte olan eğitim müfredatı ile seküler milliyetçi anlayışa sahip.
Din-i İslâm üzere olan Millî Mücadele’nin ve İlk Meclis’teki anayasanın ilkelerine sâdık kalmayıp yüz seksen derece dönüş yapan Kemalist kadro tarafından kurulan Altı Ok Cumhuriyeti’nin dayattığı milliyetçiliktir bu...
Bu mânada milliyetçilik kökü dışarıda bir milliyetçiliktir ki, İslâmî muhtevadan uzak, Batı’nın lâdinî milliyetçilik anlayışından iktibas edilen bir şablondur. İslâm’dan neşet eden milliyetçi tavırla hiçbir uyum ve benzerliği yok.
CUMHURİYET MİLLİYETÇİLİĞİ MİLLET MİLLİYETÇİLİĞİNDEN KOPUKTUR
Anayasada elan yürürlükte olan Cumhuriyet Devleti’nin milliyetçilik anlayışının 1930 Chp Programı’nda yer alan muhtevasıyla özünü koruduğunu hatırlamakta fayda var:
“Halk Fırkası, milliyetçiliği en ehemmiyetli umdelerinden biri edinmiştir. Bütün muasır (Batılı) milletlerle bir ahenkte (laik-seküler) yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususi seciyesini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz tutmayı esas sayar.”
Halk Fırkası’nı bilen bilir. Millet mânasına muarız doksan yıllık rejimin ilkelerini belirleyen parti programını Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yürürlüğe ve anayasaya sokan Chp’dir.
Cumhuriyet Devlet’inin İslâmî mânada milliyetçi olmadığı, M. Kemal’in Nutuk’un da yer alıyor: “Türkiye Cumhuriyeti millî yâni asrî devlet (çağda devlet) olarak kurulmuştur.” Hülâsa ifadeyle, Cumhuriyetin millîliğinin, yâni milliyetçiliğinin asrî olduğunu söylüyor. Asrîlik, modern ve lâdinî Batı medeniyeti mânasına gelir. Dolayısıyla Cumhuriyeti Devleti asrî mânada milliyetçidir.
Onun, “Türkiye Cumhuriyeti Türk milletine dayanan millî devlet olarak kuruldu” sözü de izaha muhtaç. “Millî devlet” ten kasıt, asrî, yâni modern ve seküler Batı’nın milliyetçi şablonuna uygun bir devlettir.
Cumhuriyet milliyetçiliğinin İslâmî olmadığı, ârızalı milliyetçiliğin ilk dönem ideologlarından Ziya Gökalp’in (Türkçülüğün Esasları) ifadeleriyle de sabit:
“Asrî devlette (millî devlette) bütün millî hukuk alanlarının teokrasi (dinî) ve klerikalizm kalıntılarından temizlenmesi gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal, daha Millî Mücadele’yi başlatmak üzere İstanbul’dan ayrılmadan, tek çıkar yolun millî ve asrî Türk devleti tesis etmek olduğuna karar vermiştir.”
CUMHURİYET DEVLETİNİN ULUSÇULUĞUNDAN MİLLİYETÇİLİK ÇIKMAZ
Doksan yıldır yaşananlar göstermiştir ki Cumhuriyetin lâdinî ulusçuluk düşüncelerinden üretilen milliyetçilik projeleri hiçbir zaman millet değerlerine hitap etmemiş ve etmeyecektir.
Çünkü böyle bir milliyetçilik anlayışı İslâm’ı esas almaz, İslâm’ın varlığının devlet ve kamu hayatında hâkim olmasını kabul etmez, kültürel olarak kalmasını yeğler. Bu yüzdendir ki milliyetçilik iddiaları da millet derûnuna şifa olmuyor.
Hülâsa-ı kelâm, "Milliyetçilik" kelimesini tahrif edenlerin merkez üssü Atatürkçü Cumhuriyet milliyetçiliğidir. Tahrif ameliyesine katılanların içinde kafa karışıklığına en çok sebebiyet verenler ise, Cumhuriyet ilkeleri istikâmetinde seküler İslâm’la Batı modernleşmesinin sentez yapıldığı bir milliyetçiliğin başına “Türk” kelimesini koyarak Türk milletinin dâvasını sahiplendiklerini söyleyenlerdir.
----------------------------------------
ŞAİR-İ ÂZAM’IM MEHMET NARLI’YA “ÖMÜRLÜK YARA” NIN SUALİDİR
Ey şair-i âzam'ım!
"Ömürlük Yara" yı kimler için yazdın?
Kimlerin yarasının şiirini yazıyor bu kitap?
A'raf'ta kalanların mı?
Yolda olanların mı?
Yoksa yaralarını ulvî hüzünlerle bir edip yola devam eden birinin mi?
Bir hüzünkârın ömür defteri'ndeki yaraların şiirleri midir?
Bir toplumun, bir ferdin yarasını mı yazıyor?
Kimdir bu kitap?
Acınız mı, hüznünüz mü?
Uzak batı gurbetlerinde dost firakından yanıp yanıp tutuşan yüreğinizdeki yârelerin şiirleri mi?
Seher vaktinin selâmı ve hüznüyle muhabbetlerimi arz ederim.
BUNUN ÜZERİNE ŞAİR-İ ÂZAM’IM DEDİ Kİ:
Ruh-ı eş'arımın mahzun cüzü,
yaranın ömürlük oluşu, âcizin ve dahi insan olmaklığın dünyadaki hâlidir.
evet yolda olanların ve dahi yoldaşların yarasıdır.
yaranın elbette uzak ve/veya yakın "batı" bağı var; idraklarimiz doğu, âcizliklerimiz batıdır nitekim.
her demin her saatin ve bütün zamanî taksimatların içinde hürmet ve muhabbet olsun.