Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından “Dünyayı İyilik Değiştirecek” başlığı ile gerçekleştirilen Uluslararası İyilik Ödülleri törenine katıldı. Törende konuşan Erdoğan, Uluslararası İyilik Ödülleri’ne layık görülen isimleri anons ederek tek tek teşekkür etti. Erdoğan’ın yaralı bir polise siper olan kahraman Mehmetçik İsmail Ertem’i anons etmesi salonda büyük alkış aldı.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın yaptığı çalışmalarla takdiri hak ettiğini söyleyen Erdoğan, “Özellikle yurt dışından vakfımız tarafından ülkemize getirilip ilahiyat eğitimi alması sağlanan kardeşlerimize bu verilen hizmeti önemli görüyorum. Suriye’den ülkemize gelen muhacir kardeşlerimizin çocukları için hayata geçirilen ‘farkındayım, yanındayım’ kampanyası ve bu çerçevede eğitim imkanı sunulan 13 bin öğrenci için ayrıca teşekkür ediyorum. Bugüne kadar 61 imam hatip lisesi binasını tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim eden vakfımızın desteklediği hafızlığa yönelik Kur'an kursları da hayırlı hizmetler olarak devam ediyor. Türkiye Diyanet Vakfı son 5 yılda yaptığı 316 milyon lira yardımla ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor” diye konuştu.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN PUSUDA BEKLEDİĞİ BU DÖNEMDE ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Günümüzde kadınları, gençleri ve çocukları ihmal etmemek gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Öğrencilerimizin ahlaklı, vatana bağlı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda vakıflara ciddi görevler düşüyor. Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların, hizmet ve adanma kılıfları altında nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi evladına, evladı annesine babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız. Yeni nesilleri maddi manevi beslerken, bu şer odaklarına karşı azami dereceden dikkatli olmalıyız” şeklinde konuştu.
Konuşmasında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in yaşadığı bir olayı anlatarak örnek veren Erdoğan, “Bir toplantı için Kamerun’dan gelen Müslüman liderler Diyanet İşleri Başkanlığı’na 16 maddelik bir talep listesi veriyorlar. Başkanımız diyor ki ‘bunların hepsini yapamam, bir tanesini söyleyin onu gerçekleştirmeye çalışayım’ Bunun üzerine muhatabı listenin en son sırasındaki talebi işaret ediyor. Bu talep Diyanet İşleri Başkanımızın cübbesi ve sarığı ile ülkelerini ziyaret etmesi, oradaki Müslümanlarla kucaklaşması isteği. Biz yılarca kendi ülkemizde cübbesi ile sarığı ile dolaşan Diyanet İşleri Başkanı göremedik. Başkanımız ‘niye ziyaret sizin için önemli’ diye soruyor. Cevap şaşırtıcı: ‘Siz muhatabı Müslüman olarak azınlıkta yaşamanın ne zor şey olduğunu bilemezsiniz. Siz bu şekilde ülkemize geldiğinizde bizim sahipsiz olmadığımız görülecek.’ Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanımız ilk fırsatta hemen Kamerun’a gidiyor. Oradaki büyükelçimizle Cuma namazını kıldırmak üzere camiye giderken, çevresindekilere ‘Gittiğimiz yerde kaç yüz kişi vardır’ diye soruyor. Yanındaki diyor ki ‘hocam 30 bin kişi sizi bekliyor.’ Gerçekten camiye vardıklarında sahraya doğru saf tutmuş on binlerce insanın kendilerini beklediğini görüyorlar. Namazdan sonra 90 yaşında bir ihtiyar geliyor ve başkanımıza diyor ki ‘elhamdülillah sefer tamamlandı. Sizin atalarınız yakınlara kadar geldiler ama bu topraklara geçemediler. Biz bunun acısını 400 yıldır çekiyoruz’ diyor” ifadelerini kullandı.
İslam medeniyetinin bir vakıf medeniyeti olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bugün nereye giderseniz gidin karşınıza köprü olarak, han olarak, hamam olarak mutlaka bir Osmanlı eseri çıkar. Bugün batılıların sömürmek için, petrolünü yağmalamak için gittiği Ortadoğu’ya biz demiryollarımızla gittik, su kanallarımızla gittik, hanlarımızla, çarşılarımızla gittik. En önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik. Geçen Afrika’nın 4 ülkesine gittik. Hepsi ‘Batı bize elmaslarımız, altınlarımızı yağmalamak için geldi. Ama Osmanlı bize öyle gelmedi’ dedi. Biz dedik ki ‘Biz bunun için varız, mücadelemizi sürdürüyoruz. Biz sizinle bir dayanışma için buradayız. Ama bizi ne olur çabuk anlayın yoksa yine kaybetmeye devam edeceksiniz.’ Burada bir sıkıntı var anlayamıyorlar” dedi.
Erdoğan kardeş toplumların günümüzde yönünü Türkiye’ye çevirdiğini vurgulayarak, “Umutla çıkış yolu arıyorlar, rehber olarak da bizleri görüyorlar. Bu büyük medeniyetin varisi olarak gördükleri Türkiye’nin kendilerine rehberlik etmesini bekliyorlar. Ne kendi evlatlarımız ne de bu inşaları hayal kırıklığına uğratma hakkımız yoktur. Biz sınırlarımıza dayanan Suriye’deki o mazlumlara, Irak’taki o mazlumlara kapılarımızı açtıysak iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık. ‘Kaç kişi gelecek’ diye sormadık. Batı ne yapıyor. ‘Biz 300 kişi alırız’ Sonra ne yaptılar dikenli telleri koydular. ‘Hayır almayız.’ ‘Türkiye burada bize rakam versin.’ Ne rakamı? Şu anda 3 milyon insan var burada. Bundan sonra da yine biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanlar ne olursa olsun onları almaya mecburuz çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmakla yükümlüdür. Yaşanan olaylar dünyanın kalanı nezdinde tüm Müslümanları töhmet altında bırakmaya, tüm Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat veriyor ama biz o fırsatı vermeyeceğiz. Bu bir proje olabilir. Birileri yaşananları istismar etmek istiyor olabilir. Bize düşen buna karşı kendi medeniyetimizin değerleri ile mukabele etmektir” şeklinde konuştu.
“BİZİM MEDENİYETİMİZİN OLDUĞU HİÇBİR YERDE DAİŞ, BOKO HARAM, PYD, PKK, YPG OLAMAZ”
Konuşmasında Hz. Muhammed’in hadislerinden de örnekler veren Erdoğan, şunları söyledi:
"Ne diyor bizim peygamberimiz; ‘Müslüman elinden ve dilinden insanların selamette olduğu kişidir.’ Bu kadar. Bir başka hadiste ‘Mümin ise insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir.’ Çerçevede çizilmiş zaten. Bu emri alan hiçbir Müslüman hiçbir mümin masumlara kötü söz söyleyemez, masumlara el kaldıramaz, masumların gırtlağını kesemez."
Erdoğan, “Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimiz olduğu yerde PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Aynı şekilde bizim medeniyetimiz olduğu hiçbir yerde Holokost da olamaz. Bugün İslam dünyası mezhepçilik fitnesinin, sosyal çalkantıların sancısında kıvranıyorsa önce kendimizi sorgulayacağız. Demek ki yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Fertten başlayarak kurumlarımıza kadar hep birlikte bu muhasebeyi yapmalı, medeniyetimizin bize yüklediği sorumluluğa dört elle sarılmalıyız. Kaybettiğimiz her an iyilik karşısında kötülüğün mesafe kat edişini izlemek zorunda kalırız” diyerek sözlerini tamamladı.