Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 40. muhtarlar buluşmasında Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Eskişehir, Hakkari, İstanbul, Kahramanmaraş, Kastamonu, Malatya, Manisa, Sakarya ve Siirt’ten gelen muhtarlarla bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile yapılan mücadele hakkında bilgi verdikten sonra “Yurt dışına kaçmış olanları da asla kendi hallerine bırakmayacak, hak ettikleri cezalara çarptırılıncaya kadar peşlerinde olacağız. İster yurt içinde, ister yurt dışında olsun Türk milletine bu ihaneti yapanların hiçbirisi de ömürleri boyunca rahat yüzü göremeyecek” açıklamasında bulundu.
“Sizin muhtar benim de Cumhurbaşkanı olarak görev yapmama tahammül edemiyorlar”
Milli iradeye saygı duymayanların, cumhurbaşkanına yaptıkları saygısızlığın aynısını muhtarlara da yaptıklarını belirten Erdoğan, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevimizden haksız bir şekilde alınıp, cezaevine yollandığımda arkamızdan ‘muhtar bile olamaz’ manşetleri atmalarının sebebi budur. Onların derdi belediye başkanıyla, muhtarla, milletvekili ile cumhurbaşkanı ile değil, doğrudan milletin kendisi ile değerleri ile kültürü ile tarihi iledir. Rahmetli Aşık Veysel’i kıyafetinden dolayı Ankara’nın merkezine sokmayan zihniyet, sizin muhtar benim de Cumhurbaşkanı olarak görev yapmama tahammül edemiyor. Ellerinden gelse bizleri bir dakika bu hizmet makamlarında tutmazlar. Nitekim 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a her fırsatta bunu yaptılar” diye konuştu.
“Hiçbirisi de ömürleri boyunca rahat yüzü göremeyecek”
Türkiye’de darbelerin millete karşı gerçekleştirildiğinin altını çizen Erdoğan, “En son 15 Temmuz’da yaşadığımız ihanet teşebbüsünün hedefi doğrudan doğruya milletimizdir. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa Meclis binası, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Emniyet Teşkilatımızın birimleri bombalı saldırıya uğradı. FETÖ ihanet çetesinin gözü dönmüş canileri elinde bayrağı, dilinde tekbiri, kalbinde imanı, tunç yürekli kahramanlara mahsus cesareti ile karşılarına dikilen milletimize ateş kusmakta tereddüt etmediler. Milletimiz bu ihanete karşı öyle bir beraberlik ortaya koydu ki, tarihte eşi benzeri olmamış bir cevabı bunlar gördüler. Şair o gecenin ruhunu ne güzel anlatmış, ‘zalimlere dur diyen isyanımız bir bizim, devlere mezar olan destanımız bir bizim, bin bir çiçekten gelen dermanımız bir bizim, meşalemiz, o kutlu fermanımız bir bizim, derdimiz divanedir, ozanımız bir bizim, direnişe çağıran ezanımız bir bizim, hangi denize varsak limanımız bir bizim, Nemrutları deviren imanımız bir bizim.’ 15 Temmuz’da hainler emellerine ulaşamadılar, ama biz tıpkı Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde olduğu gibi birliğimizi ve beraberliğimizi bir kez daha perçinledik. Sergiledikleri tüm alçaklığa rağmen başarısız olan bu hainler şimdi adalet önünde hesap veriyor. Yavaş yavaş neticelenmeye başlayan davalarda suçlu bulunan herkes ihanetinin derecesine göre cezasını alıyor. Yurt dışına kaçmış olanları da asla kendi hallerine bırakmayacak, hak ettikleri cezalara çarptırılıncaya kadar peşlerinde olacağız. İster yurt içinde, ister yurt dışında olsun Türk milletine bu ihaneti yapanların hiçbirisi de ömürleri boyunca rahat yüzü göremeyecek. Ülkemizi ele geçirmek, milletimizi esir etmek için alçaklığa kalkışanları, uğrunda dünyalarını ve ahiretlerini berbat ettikleri şarlatan da, onun ipini elinde tutanlar da kurtaramayacak. Allah kimseyi şaşırtıp da böyle bir bataklığa saplatmasın” şeklinde konuştu.
“Türkiye bir terör kuşatması ile karşı karşıya”
Türkiye’nin sadece FETÖ ile değil, PKK’sından DEAŞ’ına kadar birçok terör örgütü ile mücadele ettiğini belirten Erdoğan, “Açıkça söylemek gerekirse Türkiye bir terör kuşatması ile karşı karşıya. Şu anda ben burada muhtar kardeşlerimle bir hasbihalde bulunuyorum. Bu aynı zamanda bir dertleşmedir. Sizler iradeyi ortaya koyduğunuz zaman bu ülkeye kimsenin kolay kolay ihanet etmesi mümkün değildir. Bu dayanışmayı yaparken bulunduğumuz makamlar için yapmayacağız. Bu makamların hepsi gelip geçicidir. Şahsımın bulunduğu makam da sizinkiler de öyle. Gün gelecek bu görevleri bırakacağız. Gün gelecek dünya bizi, biz dünyayı bırakacağız. Gideceğimiz yer belli. ‘Er kişi niyetine’ deyip bizi defnedecekler, ayrılıp gidecekler. Ne ‘Cumhurbaşkanı niyetine’ diyecekler, ne ‘bakan’, ne ‘Meclis Başkanı niyetine’ demeyecekler. Geride hoş bir seda bırakmışsak o zaman millet ‘Allah Cumhurbaşkanımızdan razı olsun iyi şeyler yaptı’ diyecektir. Mesele bu. Biz bütün bu kuşatmanın görünürdeki aktörleri olan terör örgütlerini iyi bileceğiz. Onların arkasında farklı emelleri olan farklı güçler var. 2 asırdır bu tehditlere aşina olduğumuz için soğukkanlılığımızı, dirayetimizi asla kaybetmiyor, duygularımızı aklımızın önüne geçirmiyoruz. Ülkemizin yaşadığı saldırılara başka hangi devlet ve millet maruz kalsa darmadağın olup gitmişti. Biz ne teslim olduk ne de dağıldık, dimdik ayakta durduk. Tüm bu saldırılar karşısında tek bir adım daha geri adım atmadık. Bizim lügatimizde bu yoktur. Sadece mücadele vardır. Gerekirse canımızı ortaya koymaktan kaçınmayız ama istiklalimizden ve istikbalimizden asla taviz vermeyiz. 33 yılını geride bıraktığımız terörle mücadele döneminde, 15 Temmuz’da, sınır ötesi operasyonlarda verilen her şehit milletimizin hürriyeti hususundaki kararlılığının birer ispatıdır. Şehitlerimiz vatanımızın tapu senetleridir. Bazıları şehadet nedir bilmiyorsa, şehitlik nedir bilmiyorsa bunlara ne diyelim? Bunu anlamayanlar, bu işi bilmeyenler var. Peygamberliğe en yakın makamın şehitlik makamı olduğunu bilmeyen cahiller var. Ama öğrenecekler, doğru çizgiye geldikleri zaman, sırat-ı müstakime geldikleri zaman. Gelebilirlerse, gelemezlerse vay haline. Bu ülkeye göz diken herkes önce bu senedin bedelini ödemeyi göze almak zorundadır. Türk milleti öyle köken, mezhep, meşrep kışkırtması ile birbirine düşecek, kendi eli ile kendi ülkesine ateşe atacak bir millet değildir. Bölgemizdeki diğer ülkelerde oynadıkları oyunu defalarca bizde de tedavüle sokmaya çalıştılar. Kimi zaman ufak tefek hasarlar aldığımız oldu, ama gayelerine asla ulaşamadılar. Bu süreçteki en büyük kaybımız cumhuriyetimizin temel misyonu olan muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefimizin gerisinde kalmış olmamızdır. Hamdolsun geçtiğimiz 15 yılda yaptığımız icraatlarla bu kaybı da büyük oranda telafi ettik. Bir süredir yeni ve daha büyük bir senaryo ile karşı karşıyayız. Gaye aynı, ülkemizi bölmek, milletimizi parçalamak, bin yıllık kadim yurdumuzu darmadağın etmek. Türkiye sadece 80 milyon vatandaştan 780 milyon kilometrekare vatan toprağından ibaret değildir. Kendimizi bundan ibaret görürsek hem kendimiz yanılırız hem kalbi bizim için atan tüm kardeşlerimizi de yanıltırız. Türkiye’nin en büyük gücü Balkanlar’dan Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada ortak tarih geçmişi, kültür birlikteliği ve medeniyet değerleri ile bağlı olduğu yüz milyonlarca kardeşe sahip olmasıdır. Sancak’ta, Novi Pazar’da, oradaki kardeşlerimizin sevgi gösterilerini izlemişsinizdir. Nasıl bir heyecan yaşadıklarını gördünüz. Bu aslında tarihin bize yüklediği heyecandır, coşkudur. 2 bin kilometrekarelik Fırat kalkanı Harekatının yapıldığı bölgede yaşayan insanlar askerimizi nasıl karşılıyor görüyorsunuz. Aynı şekilde İdlib’e askerimizin girişinde nasıl karşıladıklarını herhalde izlediniz. ‘Fatih’in torunları hoş geldiniz’ diyorlar. Bunlar durup dururken olmuyor, mazlumlar mağdurlar bizi bekliyor. Somali’de bir terör eylemi oldu, 300 civarında insan öldürüldü. Yüzlerce insan yaralı. Kim koştu oraya? Yine Türkiye. Nerede dünyadaki diğer ülkeler. Lafa geldiği zaman ortada kül bırakmıyorlar. Sizin uçaklarınız, doktorlarınız yok mu? Niye göndermiyorsunuz. Bizim cerrahlarımız orada Recep Tayyip Erdoğan hastanesinde operasyonlara giriyorlar. Uçağımız oradan yaralıları aldı, buradaki hastanelere getirildi. Aileleri ile beraber geldiler. Bu bir dertli olma işidir. Biz dertliyiz. Bizim derdimiz var. Nerede mağdur varsa, nerede mazlum varsa biz oradayız. Biz duramayız. Bu iş öyle sıradan bir iş değil. Bu sorumluluğun bilinci ile hareket ediyoruz. Öyle bir güç ki, dünyanın en büyük ordularını, en gelişmiş silahlarını bir araya getirseniz dengini bulamazsınız” ifadelerini kullandı.
“Zor günlerinde yanlarında olduğumuz kardeşlerimizin ülkemizin istiklal ve istikbaline yönelik konularda hassasiyet göstermesini beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyoruz”
Türkiye kendisi ile birlikte kardeşlerinin, tüm insanlığın izzetini, özgürlüğünü, geleceğini koruma mücadelesi verdiğini kaydeden Erdoğan, “Bize ‘Irak’ta, Suriye’de, Balkanlar’da Kafkaslar’da, Afrika’da ne işiniz var’ diyorlar. Tarih bilmez bu gafillere cevabımız şudur; Ankara’nın doğusundaki ve kuzeyindeki tüm coğrafyalar kalbimizin bir yanı, batısındaki ve güneyindeki tüm coğrafyalar da kalbimizin diğer yanıdır. İnsan kalbini parçalayabilir ve bir kısmından vaz geçebilir mi? Biz de oralardan ve oralardaki kardeşlerimizden vazgeçemeyiz. İdlip’te yanan her ciğerin bizim Hatay’da, Gaziantep’te dökülen gözyaşından farkı yoktur. Yıllarca Abdurrahman Kızılay’ın sesi ve edasıyla dinlediğimiz Kerkük türküsünde, ‘altın hızma mülayim, seni Hakk’tan dileyim, yaz günü temmuzda sen terle bin sileyim, gün gördüm, günler gördüm, seni gördüm şad oldum’ Şimdi biz hepimizi yüreğimizden kavrayan bu güzel türkünün yakıldığı Kerkük’e nasıl sırtımızı dönebiliriz? Ecdadımız Gazi Mustafa Kemal, Misak-ı Milli ile en batıdan en doğuya, Kerkük’e kadar bu hattı çizmediler mi? Kerkük Türkmenleri oralarda değil miydi? Musul’da değil miydiler? Bak ne diyor, ‘yar dayansın, sineme yar dayınsın, ben düştüm aşk oduna, tutuşsun yar da yansın.’ İşte böylesine içli bir Kerkük divanını dinleyip de ‘aman bu işlere karışmayalım’ demek bizlere yakışır mı? Somali’nin başkenti Mogadişu’da kalleş bir terör saldırısı 300 kişi öldü. Çok fazla yaralı var. Hemen ambulans uçağımızı gönderdik, gereğini yaptık. Sözde gelişmiş ülkelerin kıllarını kıpırdatmadığı bu vahşet karşısında insanlık vazifesini tek yerine getiren ülke Türkiye oldu. Biz bunları yapmazsak kendimize, ecdadımızın bıraktığı mirasa, değerlerimize sırtımızı dönmüş oluruz. Kurtuluş Savaşımızın ardından yeni devletimizi kurduğumuzda nüfusumuzun önemli bir bölümü 5 milyon kilometrekarelik Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından kopup gelmiş muhacirlerden oluşuyordu. Cumhuriyet döneminde de farklı davranmadık. Kimi zaman Balkanlar’dan, kimi zaman Kafkaslar’dan, kimi zaman daha başka coğrafyalardan gelen milyonlarca kardeşimizi bağrımıza bastık. Vatanımızı vatanları olarak görmelerini sağladık. Daha çeyrek asır önce 1. Körfez Savaşı’nda Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz bir katliamla karşı karşıya kaldıklarında hiç düşünmeden sınırlarımızı açtık, gelen yüzbinlerce Kürt kardeşimizi misafir ettik. Suriye’de işler 2011 yılından itibaren karıştığında sınırlarımızı açtık, gelen milyonlarca kardeşimizi misafirz etmeye devam ediyoruz. Irak’taki karışıklıklardan kaçıp ülkemize gelen 250 bin kişi, Kürt’ü, Türkmen’i, Ezidi’si, Süryani’si, hepsine kapımızı açtık, kapımızı açtık, topraklarımızda barındırmayı sürdürüyoruz. Türkiye için bunların hiç birisi zül değildir. Biz zor günlerinde kardeşlerimizin yanında olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Bunun karşılığında hiçbir maddi beklentimiz yok. Zor günlerinde yanlarında olduğumuz kardeşlerimizin ülkemizin istiklal ve istikbaline yönelik konularda hassasiyet göstermesini beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bizim ne Irak’taki, ne de Suriye’deki Kürt kardeşlerimizle en küçük bir sorunumuz, husumetimiz yok. Irak ve Suriye’deki Türkmenlere Araplara nasıl bakıyorsak Kürtlere de aynı şekilde bakıyoruz. Hepsini de kardeşimiz olarak görüyoruz. Bizim derdimiz sadece ve sadece terör örgütüyledir. PKK ile mücadele ederken biz bu örgüte mensup teröristlerin kimliğine, diline, meşrebine bakmıyoruz, DEAŞ’la mücadele ederken de karşımıza çıkan teröristlerin kimliğine, diline, meşrebine bakmıyoruz. FETÖ ile mücadelede de tek ölçümüz terör örgütü mensubu olup olmadığıdır. Her kim ki terör örgütleri ile vatandaşlarımızın veya sınırlarımız dışındaki kardeşlerimizin kökenlerini, mezheplerini, meşreplerini birlikte ifade ediyorsa kesinlikle art niyetlidir, başka hesaplar içindedir” dedi.
“Tek millet, tek bayrak, tek devlet ve tek vatan” vurgusu
Her zamanki gibi “Tek millet, tek bayrak, tek devlet ve tek vatan” vurgusu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim tek bayrağımız var. Bayrağımızı kendi toplantılarında salonlarına asmayanlar utanmadan, sıkılmadan politika yapmak suretiyle diyorlar ki şimdi, ‘bizim bayrakla derdimiz yok.’ İstiklal Marşımızı okumazlar, başka marşları var. Biz bunları artık gayet iyi tanıdık. Bugün burada ağırlıklı olarak Güneydoğulu, Doğulu muhtar kardeşlerim var, hiç çekinmeden bunlara gereken dersi vermemiz lazım. Vermeliyiz ki bunlar da haddini bilsinler. Çok insan kaybettik, artık daha buna tahammül edemeyiz, etmemeliyiz. Bu vatanı böldürtmeyiz, bölmeye çalışanlar bunun bedelini çok ağır öderler, şu an ödedikleri gibi” diye konuştu.