Cemaat önderi, hocaefendi ve âlim sıfatlı Belâmlar

Ahmet Doğan İlbey

Ali Yurtgezen hoca “Ahmet Nafiz Yaşar” müstearıyla yazdığı “Belâmlar ibret için var” (Semerkand Dergisi Eylül 2016) yazısında, din âlimi kisvesinde din-i mübin’i kendi indî hesaplarına âlet eden, Müslümanların aleyhine olan faaliyetlere vasıta yapan, dinin ölçülerini ve cemaat anlayışını ihlal eden “Belâmlara” dikkat çekiyor.

15 Temmuz Darbesi’nin plânlayıcısı ve mücrimlerinin cemaat ve din âlimi sıfatıyla millete ve devlete “Hizmet okulları” adı altında ihanet eden, Batılı devletlere ajanlık yapan Belâmlar olması yüzyılın en ibretlik meselesidir.

Hassasiyeti olanlar bilir ki modern zamanların Belâmları televizyonlarda icra-yı faaliyet gösteriyorlar. İsrail menşeli Belâm’ın zihnî sulbü, yâni modern türevi dinî kisve altında, İslâm âlimi kıyafetinde, cemaat önderi ve hocaefendi unvanıyla siyasî, kültürel ve iktisadî emperyalizmin ajanlığını yapabiliyor.

Belâm kimdir, nasıl bir kişiliğe sahiptir, âlim kisvesiyle din-i İslâm’a ne şeklide zarar vermiş ve istismar etmiştir? Ehlinden yâni Ali Yurtgezen hocanın “Belâmlar ibret için var” yazısından birkaç bölüm okuyalım:

“Kur’an-ı Kerim’de, ilimde derinleşip tevhid hakikatini idrak eyleyen kalb-i selim sahibi kimselerin Allah Tealâ’ya şöyle niyazda bulundukları beyan buyurulur: ‘Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi saptırma!

Bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Şüphesiz ki sen bol ihsan sahibisin.”(Âl-i İmran, 8)

“İmandan sonra sapma, istikameti şaşırıp yoldan çıkma tehlikesini de haber veren bu ayet-i kerime, bilhassa ilim ehlinin sık tekrarladığı bir duadır. Zira ilim, insanı kibre sevk ederek şeytanlaştırabilir. Kişiye nefsini herkesten üstün gösterip servetin, şöhretin, makamın, riyasetin sadece kendisine layık olduğunu düşündürebilir. Böylelerinin elinde ilim, dünyalık kazanmanın, nefsin isteklerini karşılamamın vasıtasıdır artık. Âyet ve hadisleri, saf ve samimi insanları aldatıp ihtiraslarına, süfli emellerine âlet etmek için kullanarak onları helâke sürüklemekten çekinmezler.”

“Azîzün Züntikâm” olan Rabb-ı Zülcelâl, sûret-i haktan görünüp Allah ve Rasulü’ne ihanet eden bu kimselerin ahiret azabını şiddetlendirmek için önce mühlet vererek fısklarını çoğaltır, sonra onları dünyada da rezil rüsva eyler. Müslümanlar olarak bizleri de böyle bir hüsrandan sakınalım diye Kur’an-ı Kerim’deki ibretlik misallerle, kıssalarla uyarır.”

“TEFEKKÜRE ÇAĞIRAN BİR KISSA”

O kıssalardan biri A’raf suresinin 175 ve 176 âyetlerinde mealen şöyle anlatılmaktadır: ‘(Rasulüm) Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın peşine takılan, (bu yüzden de) sapkınlardan olan (alçağın) haberini (muhataplarına) anlat. Gerçi Biz dileseydik onu yükseltip üstün kılardık. Ama o dünyaya meyletti ve hevasına tabi olmayı (seçti). Onun misali, üstüne varsan da kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin misalidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan kimselerin hâli böyledir. Sen bu kıssayı (iyice) anlat; (dinleyip öğrenenler) belki üzerinde düşünürler.”

“BELÂM YA DA BELÂMLARIN HALLERİ”

“Müfessirlerin çoğu, selef âlimlerinin naklettiği İsrailî rivayetlerden hareketle âyet-i kerimelerde bahsi geçen kişinin Belâm olabileceğini söylemişlerdir. Belâm, İsrailoğullarından, Yemen ahalisinden yahut Kenanlılardan bir din âlimi diye bilinmektedir. İlminin derinliğine, kehanetlerine, İsm-i Âzam’ı bildiği için dualarının icabet bulduğuna ve Allah Tealâ katında makamının yüksek olduğuna inanılmaktadır. Meclisinde bulunan binlerce talebe onun ağzından çıkan her sözü yazmış, bunlar ciltlerle kitap olmuştur. Kâfirler, kendileri için tehdit saydıkları Hz. Musa a.s.’nın tebliğini engellemek için Bel3am’ın bu âlim ve şöhretinden faydalanmak isterler. İltifatlarla nefsini okşadıkları, dünyalık vaat ve rüşvetlerle haktan ayırdıkları Belâm’ı, Allah Tealâ’nın dinine inananlara beddua ettirirler. Fakat okuduğu lanet kendisine ve bağlılarına döner. Bunu gördüğü halde şeytanın peşinde yürümeye devam eden Belâm, Hakk’ın safında olanları

zinaya bulaştırmak gibi türlü tuzaklarla yoldan çıkarma gayretinden vazgeçmez. Nihayet Cenab-ı Mevlâ verdiği bütün nimetlerini geri alıp, onu dili dışarda sürekli soluyan bir köpek gibi, hem inananlar hem de kâfirler nezdinde itibarsız hâle getirir.”

“Daha zayıf iki görüş ise, bu kişinin Asr-ı Saadet’te yaşamış Taiflilerin reisi meşhur şair Ümeyye b. Ebi’s-Sait veya Medineli rahip Ebu Âmir olduğu yönündedir. Ümeyye Tevrat ve İncil’i okumuş, ahir zaman peygamberinin geleceğini bilen, başlangıçta Hanif dinine mensup usta bir şairdir. Tevhid akidesini terennüm eden şiirleri vardır. Lakin risalet vazifesinin kendisine değil de Efendimiz s.a.v.’e verilmesini bir türlü hazmedememiş, Bedir’de müşriklerin tarafında yer almıştır. Hz. Peygamber s.a.v.’ın ifade buyurduğu gibi ‘şiiri iman etmiş ama kibir ve hırsından dolayı kalbi iman etmemiştir.”

“Bazı rivayetlerin tesiriyle bizim irfanımızda Belâm, ilmine rağmen imandan sonra sapıtıp şeytana uyarak Allah Tealâ’ya, Peygamber s.a.v’e ve müminlere ihanet ettiği için lanetlenen bütün âlimlere verilen ortak bir isim olmuştur. Her devirde ve her yerde rastlanabilecek bir tiptir o. Ağzı iyi laf yapmakta, bilgisi ve taati ile itibarını artırıp etrafına taraftar toplayabilmektedir. Fakat bir müddet sonra bu tiplerin kibri, dünyalık güç ve iktidar hırsı, ilminin de imanın da önüne geçecektir. İlahî ölçüleri eğip bükmeye, küfür ehliyle iş tutmaya başlayacaktır. Dine hizmet diyerek saf ve samimi insanları felakete sürükleyecek, zulümle abâd olmayı tercih edecektir. Zulüm ile abâd olanın ise ahiri elbette berbat olacaktır.”

“Mensubiyetimizin yahut ihvanı koruma gayretimizin İslâm’ın teferruat kabilinden en küçük ölçüsünü bile ihlal etmek için gerekçe yapılamayacağını unutmadan Belâmlardan ibret alalım. İbret almak, insanları Belâmlaşmaya götüren yanlışlardan sakınmakla olur. Böylesi, alçakları her fırsatta kınayarak yürek soğutmaktan da daha hayırlıdır. Allahu â’lem, murad-ı ilahî de budur.”

DÜNDEN BUGÜNE BELÂMLAŞANLAR

Modern zaman Belâmları, lâ-dinî Batı medeniyetinin kullandığı metodlardandır. Kemalist ilahiyatçıların çoğu Belâm karakterindedir. İçinde yaşadığımız seküler sistem ve Batılı devletler içimizdeki Belâmları kullanarak din-i İslâm’ın kavramlarının içini boşaltarak Batı’nın karşısında güçsüz ve seküler bir Müslüman millet görmek istiyor.

Birinci Harp sonrası Âl-i Osman Türklerinin ülkesi Türkiye’yi istilâ eden İngiltere, Fransa ve Amerika’nın beslemesi ve Masonik teşkilâtların hempası olan ulemadan kişilerin Belâmlaşarak Müslüman millete ihanetleri günümüzde de yaşanıyor.

“İngilizlere meydan okuyoruz. Bu, en büyük küfürdür” diye fetva veren Mütareke döneminin İslâm kisveli âlimleri “Fetö” cemaatinin “önderine” ne kadar da benziyor.

Amerika, İsrail ve Avrupa, Müslümanlar üzerindeki siyasî, iktisadî ve kültürel emperyalist politikalarını içimizdeki Belâmların dinî “söylemleriyle” gerçekleştirmeye çalışıyor. Âlim kisvesiyle Batı’ya hizmet eden Belâmlar PKK kadar tehlikelidir.

Müslümanların dirliğini bozmak isteyen Batılı devletlerin içimizde beslediği Belâmları tanıyıp itibar etmemek gerek.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.