Bir “Türkçü” nün Türkler için Zararlı Fikirleri-1
(Evvel emirde belirteyim ki gayem, Hadiümü’l Harameyn olan ve İslâmlaşınca millet olmak vasfını kazanan Türklerin idrakini bir asırdır ve hâlen karıştıran laik Türkçülüğün ârızalarını göstermek. Bu mevzuda yazdıklarımızda Türklük hüviyetine asla karşı bir anlayışımız söz konusu olamaz. Aksine, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz Hilafet sahipliği yapan Türklerin bâtıl, yâni İslâm dışı tesbit ve tariflerden, ideoloji ve fikirlerden arındırılması çabası taşımaktadır. Bundandır ki Türkçü bir yazarın aşağıda kayıt altına aldığımız yazısındaki zararlı fikirleri bilmek, yeniden Hilafet sahipliği yapacak ve yarınki Türkiye İslâm Cumhuriyetini kuracak Türkler için bir vecibedir)
Kafası karışık Türkçü aydına göre “Türk ayrıdır. Türkçülük de öyle… Türk olmayanlar da Türkçü olabilir, olmuştur, olacaktır. Türk kim midir? Türkçe düşünen ve Türkçe’nin bilinç ortamında yaşayan kişiler Türk’türler. Bugün de Türkler için Türkçülük gerekli. Çağın gerçeklerine göre yeniden yorumlanarak. Bunun için Çağdaş Türkçülük diyoruz. Gökalp’in görüşlerini, Atatürk’ün çizgisini çağa taşıyarak Türkçüler, Türk’ün dirilişini başaracaklardır.”
“HER TÜRK’ÜN KENDİ ÖZGÜ BİR DİNİ VAR” MIŞ
Türkçü aydın zararlı fikirlerini anlatmaya şöyle devam ediyor: “Dinde Türkçülük konuşulabilir. Önce belirtelim ki, din gerekli olmasa insanlar ve toplumlar dinlere yönelmezdi. Bugünkü Türklerin de çoğunluğu İslâm dinine inanır. Yine de Müslüman olmayan milyonlarca Türk’ün varlığı da bir gerçektir. Çuvaşlar, Gagauzlar. Yakutlar Ortodoks’turlar. Tuva’lar, Budacılığın bir kolu olan Burkan dinine inanırlar. Karay Türklerinin kendilerine özgü bir dinleri var. Göktanrı inancı temelinde, Musa’ya, İsa’ya. Hz. Muhammed’e, Tevrad’a, İncil’e, Kuran’a inanıyoruz ama biz Karay dinindeniz, diyorlar.”
“Göktanrı inancı ile Kamlık karışımı inançları olan Altaylar da, Hakaslar da Müslüman değil. Ayrıca beğensek de beğenmesek de son yıllarda yüz binlerce Türk’ün başka dinlere göçtüğünü de biliyoruz. Tataristan’da başlayan Kazakistan ve Kırgızistan da yoğunlaşan öteki Türk Devletlerinde de, Türkiye’de de başlayan Tengrilik inancına dönme akımı da şimdiden yüz binlerle anlatılıyor.”
Göktanrı inancıyla kam’lığın sentezi olan “Tengrilik” inancının Türkiye’de de başladığının müjdesini (!) veriyor. Kafası karışık Türkçü aydının şu sözlerinin, İslâmlaşınca millet hüviyetine sahip olan Türklere zararlı olmadığını kim söyleyebilir?
TÜRKÇÜ AYDIN: “MÜSLÜMANLIK ARTIK BİRLEŞTİREN DEĞİL, BÖLEN BİR ANLAYIŞTIR”
“Çağın gerçekleri bunlar. Şimdi biz İslâm olmayı Türk olmanın olmazsa olmazı sayarsak nasıl Türk Birliğinden söz edeceğiz. Müslümanlığın da artık insanları birleştiren değil, bölen bir anlayış olduğu da açıkça ortaya çıkmışken, İslâm olmayı Türklüğün temeli sayabilir miyiz? Hele bağlı olduğu din kümesinden başkasını cehenneme gönderen bölünmeler dünyasında…”
Türkiye’nin geleceğindeki büyük tehlikelerden biri olan lâ-dinî Türkçülüğün savunucusu Türkçü aydının zararlı fikirlerinden genç ve şuursuz kitleleri korumak için, ileri sürdükleri her ifadeyi yumuşatılmış ve gizlenmiş “Masonik” propagandalar gibi görüp aşikâr etmek gerek. Şu ifadeler bu neviden kafa karıştırıcıdır:
“BİZ TÜRK’ÜZ AMA ELHAMDÜLİLLAH HIRİSTİYANIZ”
Bir Gagauz aydınının, ‘Siz Türkiye Türkleri, Türklük kadar İslâm’dan söz ediyorsunuz. Biz Türk’üz ama elhamdülillah Hıristiyan’ız; biz ne olacağız?’ sorusu karşısında düşünmüştük. Hıristiyan kardeşimizin bizim çok alışkın olduğumuz ‘elhamdülillah’ sözünü Hıristiyan olduğu için kullanmasına çok gülmüştük ama çok da düşündük.”
Zavallı Türkçü aydının zararlı fikirleri, Türklerin Müslüman olunca İslâm milletinden sayıldığı ve İ’lâ-yı Kelimetullah üzere cihan hâkimiyeti unvanına sahip olduğu hususunda yeterli tefekkür ve şuurla beslenmeyen “Türk milliyetçisiyim…” diyenlerin çoğunda maalesef yer etmiştir. Şu görüşler kafaları karıştırıyor:
“İSLÂM’I, TÜRKLÜK İÇİN VAZGEÇİLMEZ TEMEL SAYAMAYIZ ARTIK”
“Aynı durumda Türkistan’da da karşılaştım. Türk Dünyasından gelen gençlerin de bulunduğu ortamda İslâm’a vurgu yapmam karşısında kendisi de bir İslâm bilgini olan Prof. Dosay Gencatay beni uyardı: ‘Sizi Müslüman olsun olmasın bütün Türk gençleri dinliyor. Ama siz İslâm’dan çok söz edince ötekiler incinmez mi?’ İslâm’dan yine söz ederiz. Ama Türklük için vazgeçilmez temel sayamayız gerçeğini artık anlamalıyız. Öte yandan bütün dinlerin kökeninde Türklüğün Bir Tanrı inancının olduğunu da göz ardı edemeyiz.”
Tevhid anlayışına aşikâre karşı çıkan ve şirke düşen Türkçü aydının aşağıdaki ifadelerini, Türkçülüğünü öne çıkaran siyasî ve kültürel kuruluşlar telin etmeyi düşünmediler bugüne kadar. Bu sebeple de genç zihinlerin Türklük hüviyeti anlayışının eksik ve kirli olarak devam etmesine yol açılıyor:
“Buda, Üstad Kung Çu (Konfiçyus) Kirişna, Musa, İsa, Hz. Muhammed doğmamışken, Türkler Tanrının bir olduğunu biliyor ve ona yakarıyorlardı; Bir Tanrı diyorlardı. Bir Tanrı inancı bütün varlığın bir ve sonsuz olduğu inancıydı. Varlığının bilinen ve görünmez Bir Tanrının dışyüzü (zâhir) görünmeyen ve bilinmeyenlerin de Bir Tanrı’nın içyüzü (bâtın) olduğu gerçeği dinin temeliydi. İyilikle yaşayanlar ışık bedenlerini parlatarak uçmağa varırlar, kötülük yapanlar ışık bedenlerini karartır ve tamu’luk olurlar. Bir Tanrı inancında temel kural, iyi insan olmaktır. İyi insan olmayı öğütleyen bütün inançlara saygı duyulur. Çağdaş Türkçülüğün açısından Dinde Türkçülük, Bir Tanrı anlayışı ve inancından alınarak çağa aktarılan anlayış olmalıdır. Yâni isteyen inandığı dinin gereklerini yapar; insanlar arasında din ayırımı yapılmaz ve Türk Devleti dinler karşısında yansız ve eşit yakınlıkta olur. Dinler, insanların Tanrı’ya yakın ve iyi insan olmalarıyla ilgilidir. Hayatta en gerçek yol gösterici ise bilimdir-fen’dir.”
Türklüğe dair hezeyan kusan yukarıdaki ifadeler baştanbaşa Masonizm, pozitivizm, agnostizm, deizm ve panteizm kokmaktadır.
Irkçılığı telin eden dinimizin ışığında Türklüğünü Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hâdim millet ve devlet yapmak isteyenler için son derece ciddî zararlar verecek bu neviden Türkçü fikirleri iyi tetkik ederek ve ayıklayarak zihinlerden kazımak millî bir vazifedir.
-------------------------------------
DOSTÂNE FİSKELER:
Refikimiz bir gazetenin yazarı geçenlerde yazdığı bir yazısında son derece problemli ifadeler kullanmıştı ki her tarafı eğri büğrü… Bizden söylemesi:
“Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bazılarının sandığı gibi yakın çağ kültürümüzden koparak Osmanlı mirasını inkâr ederek Orta Asya Türk mitolojisine dönmedi. Şüphesiz tarihî araştırmalar yapıldı, ancak asıl yaratıcılık Etiler, Etrüksler veya Sümerlerle bağıntı kurma teşebbüsleridir.”
Bu dost yazar bir başka yazısında yine eğri büğrü tesbitler yapmış, Mehmet Âkif’in önemli bir şahsiyet olduğunu belirtirken, Hamdullah Suphi de onun kadar önemlidir demek istemiş. Oysa ki H. Suphi, İstiklâl Marşı yazılmasında Âkif’i desteklemiş fakat kişi olarak, onun İslâmî cumhuriyet anlayışına zıt biri olup, Atatürkçü cumhuriyetin laikçi programlarını desteklemiş Batı medeniyeti taraftarıdır. Üzülerek okuduğumuz eğri büğrü tesbitlerden birkaç satır:
“Âkif olmak önemli elbet ama onun kadar önemli bir şey daha var; o da Hamdullah Suphi olabilmek. Hamdullah Suphi olduğu içindir ki İstiklal Marşımızı ancak Âkif’in yazabileceğine dair kanaatini diğer vekillerle paylaşmıştır. O olmasa belki de Akif marşı yazmayacak ve İstiklal Marşımız belki de finale kalan altı marştan biri olacaktı. Belki de Kazım Karabekir’in şiiri… Şükür ki Akif, o marşı yazdı. Bunda tefrik etme kabiliyeti olan Humdullah Suphi’nin meclis başkanı olarak seçiciliğinin çok önemli bir rolü var. (…) Hamdullah Suphi olmak işte en az Âkif olmak kadar önemli… Toplum Âkif’lerini seçemezse yani Hamdullah Suphiler içinden çıkaramazsa Âkif olmanın ne anlamı var?”