Şehr-i Maraş’ın gençlerini İslâmca ölçüler içinde alperenleştiren, alperenlerin teşkilâtçı ve gayretli reisi ve şair Memduh Atalay’ın arkadaşı Fatin Rüştü Kayıran dostumdan bir mektup geldi ki yüreğimi yaktı geçti.
“……MEKTUP MAKAMINDA BİR İSTİRHAMIM ……. bir Bayır Bucak yazısı yaz, Türkmendağı yazısı yaz. Yaz ki; gardaşlarımızın sesini devletlülere duyur. Bak; Esad'ın beslemesi Mihraç Ural, Yavuz Selim'e nispetle Rabia işgalinin ardından diyor ki, ‘Sabah her şey bitmiş olacak. Türkmen Dağı türküleri yakılsın artık. 500 yıllık gasp sona erdi; Mercidabık 1516’ın haklı rövanşı.’ Devletlülere sesimizi duyur ki bu alçakları sevindirmesinler. Hani Şam demek İstanbul demekti, İstanbul demek Bağdat demekti, Bağdat demek Kudüs, Kudüs Medine’ydi. Medine İstanbul. Türkmendağı düşerse Bayır Bucak düşer. Bayır Bucak düşerse Türkler düşer…. Türkler düşerse her yer düşer…. Devletlülere sesimizi duyur ki; Türkler düşmesin…. Bir reel-politik kaç başkent eder….. ?”
Yüreği Bayırbucak Türkmenleri için yanıp tutuşan, sivil toplum kuruluşlarını yardıma çağıran, oturmayıp yürekli alperenlerle defalarca Hatay’a giderek Türkmen karındaşların temsilcileriyle halleşen, toplanan gıda ve giyecek yardımlarını onlara hüzünlü bir sima ile teslim eden fedakâr insan Fatin bey
dostum seni kırar mıyım hiç? İstirham ne demek? Fakirin en temel vazifesi bu. Hatırlattığın için minnettarım, dahası mahcubum sana ve Bayırbucak Türkmen karındaşlarıma.
Yazı nedir ki? Bir işe yarar mı bugün laçkalaşmış medya ve enflasyona uğramış yazar dünyasında? Ah, işe yarayacağını bilsem, nâçiz kalemime yüreğimden kan çekerek yazarım. Senin ve Bayırbucak Türkmenlerinin canı sağolsun, elbette gücüm yettiğince üçbeş kelâm ederim.
İcap ederse seninle Bayırbucak Türkmenleri için yayan yapıldak gazaya da giderim; devletlü dediğin kişilerin eğer ihmali var, alâka göstermiyorlarsa onlara layiha da yazarım. Yüreğimden söylüyorum bunları.
Tevafuk bu ki, iki yazı hâlinde böldüğüm müsvedde olan satırlarımı cam kırığı soğuk bir gecede ağır maişet mesaimden yarı mefluç halde gelip seher vaktinde alelacele tertip ettim ki sana ve Türkmenler karındaşlarıma yüzüm ak olsun.
---------------------------
Yürekleri kan ağlayarak “Bugün Suriye Türkmenleri varsa bunu önce Allah'a sonra Türkiye'ye borçluyuz" diyor Bayırbucak Türkmenleri. Düşman durmuyor, Türkmen karındaşlar her gün biraz daha katlediliyor.
Hemen yanıbaşımızda Türkmenler, Türkmen Dağı’nda şehit veriyor, ağıt yakıyorlar ve ardından Allahüekber diyerek, bin yıldır yaşadıkları küçücük vatanlarını müdafaa ediyorlar.
Ölüyorlar, şehit oluyorlar, açlıkla, susuzlukla salgın hastalıkla kırılıyorlar, fakat Selçuklu atalarından tevarüs ettikleri asalet ve celâdetle mücadeleden geri durmuyorlar.
Sözümüz en başta devlet ve hükümet yetkililerinedir. Bölgede bin yıldır kesintisiz olarak yerleşik olan Bayırbucak Türkmenleri Türkiye'nin desteği ile varolma mücadelesi veriyor. Fakat yeterli değil.
"Söyleyin de Türkiye'nin Beyi'ne bize yardımlarını yollasın. Silah salsın, kuvvet salsın milletimizi kurtarsın. Canlar gidiyor, körpe kuzular meydanda kaldı" diye ağıt yakan Bayıbucaklı Türkmen ninenin sayhasının Cumhurbaşkanı, başbakan ve Mehmetçiklerin yüreklerini sızlattığına eminim. Türkmen ninenin feryadına Türkiye’nin ve Müslümanların sahibi Türk milleti duyarsız kalabilir mi?
Her koldan gıda yardımı yapılıyor. Ne var ki Bayırbucak Türkmenleri yalnız, sahipsiz, yeterli silahları yok. Buna rağmen büyük ağabey Türkiye’ye kahretmiyor, küsmüyor.
Hemen güneyimizde, sesimiz duyacak kadar yakınımızda, Lozan’da çizilmiş suni sınırın öte geçesinde feryatları duyuluyor. Bayırbucak Türkmen karındaşlarımıza sadece yiyecek içecek değil, el altından, istihbarat eliyle, göstermelik kaçakçılar vasıtasıyla durmadan, peşpeşe güçlü silahlar ulaştırılmalı. PKK meselesinde olduğu gibi hep geç kalınıyor.
Türkiye’de devlet ve hükümet Bayırbucak Türkmen karındaşlarımız için gürlemeli, kükremeli. Sütü bozuk PKK yandaşı siyasetçi bozması hain çapulculara, Müslüman Türk düşmanı kanı bozuk bazı medyanın ve dış güçlerin ne dediğine aldırmadan Bayırbucak Türkmenlerine bütün varıyla gücüyle silahlı ve eğitim desteği vermelidir.
Suriye Türkmenlerinin tarihî hafızası hâlâ kuvvetli. Nesilden nesile söylenegelen ecdad sözünü unutmamışlar. “Biz Türküz, Osmanlı getirdi bizi Türkiye’den buraya koydu. Ecnebiler içeri girmesin diye. Dedelerimiz kovaladı onları. Sonra biz burada kaldık işte.”
Çünkü Suriye Türkmenler bizim bin yıllık Selçukludan kalan teberiğimizdir, kimsesiz fakir dindaşlarımızdır. Müslüman Türk olarak, eğer Suriye Türkmenleri arasında yaşamış olsaydım, büyük ağabey Türkiye’ye sitem ederdim, “koş gel, kurtar beni, al beni bu zâlimlerin elinden…” derdim.
Irak Türkmenlerini maalesef sahiplenemedik. Fakat düşmanlar hemen en güney kapımızdaki Bayırbucak Türkmen karındaşlarımızı da efin tefin etmeye başladı ki Türkiye devletinin Bayırbucak Türkmenlerin arkasında bir güç olarak durması gerektir hem de çoktan. Hemen yanıbaşımızda Bayırbucak Türkmenlerini kaybetmeyelim.
Allah, Suriye Bayır Bucak Türkmenlerine yardım eylesin!. Onlar; Esed canavarının, zâlimlerin, Batı ve Rus kaatillerinin namlulularının hedefinde yok oluyorlar.
----------------------------
Haftaya “Türkiye PYD’ya karşı Suriye Türkmenlerini Masa’ya getirmeli” yazımızla bu can mevzua devam edeceğiz.