Cumhuriyetle başlayan Batı’nın oğulları hikâyesinin ikinci kısmı bizden zannettiğimiz aydınların ve “önderlerin” hikâyesidir ki çok fena! Cumhuriyet döneminde Batı’nın oğullarının en şedidi ve öncüsü M. Kemâl’dir. Onun yolunu takip eden İsmet İnönü ile 27 Mayısçı, 12 Eylülcü, 28 Şubatçı generallerin yekûnu ve ulusalcılar Batı’nın oğullarındandır.
Pozitivizmi ve lâdinîliği bu ülkeye yaymak gayesiyle M. Kemâl tarafından dikte edilen “Vatandaş İçin Medenî Bilgiler Kitabı” nın (1931) yazarı Âfet İnan gibi kafatası ölçen ve Mahmut Esat Bozkurt gibi İslâm’a “14.asırlık sakat din” diyerek hakaret eden pozitivistler Cumhuriyet’in Batılı oğullarından birkaçıdır.
M. Kemâl’in “Yolumuz Şark’ın çürümüş medeniyeti değil, bilimci, rasyonalist Batı uygarlığıdır. Parti programımız gökten indiği sanılan ilâhî ölçülerden alınmamış, muasır Avrupa’nın aydınlanmacı görüşlerinden esinlenmiştir” sözlerini 1937’de parti programına koyan Chp, asıl asıyla Kemalizm yahut Atatürkçülük Batı’nın oğulları olmanın ideolojik sistemi ve üretme merkezidir. (Afet İnan’ın adı geçen kitabı)
KEMALİST CUMHURİYETÇİLER CÜMLETEN BATI’NIN OĞULLARIDIR
Batı’nın oğulları üretme tesislerinin başında Bâb-ı âli ve Darü’l fünün ilk sırada yer alır. Batı’nın oğullarının üçüncü nesli olan Cumhuriyetçilerden (birincisi Tanzimatçılar, ikincisi Meşrutiyetçiler) Osmanlı-İslâm medeniyetinden sarf-ı nazar eden Abdullah Cevdet gibi pozitivistleri, Celal Nuri İleri gibi agnostikleri, “Arapça ezan okumak, sâlâ vermek, tekbir almak gibi geri hareketlere karşı partimizin (Chp) duygulu bulunması, gerçek kutsalın din değil cumhuriyet inkilâbı olduğunu…” söyleyen Recep Peker gibi lâdinî zorbaları hatırlayınız. (Cemil Koçak, Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler)
Bu güruh “Osmanlı Türk aklının yetersizliğine”, “Din-i İslâm’ın devlet ve medeniyetteki gücünün azaltılmasına” ve “İslâm Birliği’nin zamanının geçtiğine” inanıyor ve “Devir, Avrupa’nın medeniyet ve içtimâî zihniyetine katılmak devridir” diyordu.
SONRADAN BATI’NIN OĞLU OLANLAR
Birçok eseriyle Müslüman Doğu’nun oğulları safında görünen, fakat asıl fikriyatıyla Batı’nın oğullarına yakın olan Peyami Safa gibi â’raf’takilerin duruşları hayli çelişkili. “Türk İnkılâbına Bakışlar” kitabının 1950 sonrası tashihli baskısında yer alan şu ifadeler onun Batı’nın oğullarına perestiş ettiğini gösteriyor:
“Kemalizm iki büyük millî zaruretten doğdu: biri Türk yurdunu ve türk birliğini içeride bozgundan ve dışarıda salgından kurtaran millî savaş; öteki de bu yurdu ve birliği kurtardıktan sonra Türk toprağını ve kafasını betonla inşa… Burada bina ve kafa aynı istihaleyi geçiriyor. Avrupalılaşma ahşap binaların ve ahşap kafaların yıkılması ve betonlaşmasıdır.”
Batı’nın oğulları üretme merkezi olan Kemalizm, yâni Chp zihniyeti Peyami ustayı ağır derecede ifsad etmiş olmalı ki, ona göre Müslüman Doğu yıkılması gereken, çürümüş ahşap yapıdır. Batı ise, ahşap bina ve kafaların yıkılıp betonla inşası demektir. Âmâ üstad Cemil Meriç’in sözüyle “Zavallı Türk intelijansiyası! Kimlerin peşinden gitmemiş…!”
Yine Doğu’nun oğullarına yakın zannettiğimiz, fakat Batı’nın oğulları üretme merkezinin çekim sahasından kurtulamayan bir başka aydın da Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Osmanlı Türk kültürüne yakın bir edebiyatçı olarak bilinse de, câminin penceresinden bakıp içeriye giremeyen, Osmanlı’dan “câhil alayı” diye söz eden, “Garblıyım, Hıristiyanlığın daha zengin miraslarla ve daha derinden işlendiğine eminim” diyen, 27 Mayıs darbecilerine “Vazifenizi yaptınız, hem de ülkeyi tam zamanında kurtardınız” diye yazan, M. Kemâl ve İnönü’yü eski Yunan tanrılarına benzeterek övgüler düzen, Chp’den mebus olan, Kemalist oligarşinin, yâni haramîlerin bahşiş ve ihsanlarıyla geçinen Tanpınar da maalesef Batı’nın oğullarındandır.
Din ü millet değerlerine ihânetin hızlandığı Cumhuriyet’in ilk yıllarında Batı’nın oğulları kervanına katılan katılana idi. Sözde Türkçü geçinen Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Ağaoğlu, M. Fuat Köprülü ve sonrasında Reha Oğuz Türkkan ve benzerleri, dillerinden “Türk” kelimesi çokça çıksa da siyasî ve medeniyet anlayışı bakımından Batı’nın oğullarından oldular.
Bu taife Kemalist Cumhuriyet’in kanlı inkılâplarına ses çıkarmamakla, bin yıllık İslâm mâzinin ve Kur’an harflerinin tasfiyesine, ezan ve ibadetin Türkçeleştirilmesine karşı durmamakla Batı’nın oğullarından yana olduklarını ikrar etmiş oldular.
İlk mektep, lise ve üniversite ders kitapları Batı’nın oğullarının işgali altında. Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edib Adıvar, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Ahmet Ümit ve benzeri yüzlerce yazar Millî Eğitim ders kitaplarına sokulmuş Batı’nın oğullarıdır.
BATI’NIN OĞULLARINDAN NE ZAMAN KURTULACAĞIZ?
Etrafımızda ne kadar çok Batı’nın oğulları var? Bu ülkenin medyasında, siyasetinde, edebiyatında, sanatında sömürge aydınlarını, yâni Batı’ya temenna edenleri gördüğünüzde bilin ki onlar Batı’nın oğullarıdır. Dilleri ve kalemleriyle Batı virüsü taşırlar. Fikr ü zihniyetleri hiç değişmez. Çeşitli kisve altında arz-ı endam ederler. Bâzan ulusalcı, Atatürkçü ve milliyetçi düşüncelerle çıkarlar karşımıza. Kimi zaman sağcı ve muhafazakâr kimlikle dolaşırlar. Bu maskeli zümreye aldanmamak millî bir vazifedir.
Ders kitaplarından, mekteplerden, askeriyeden, Ankara’dan, siyasetten ve bütün hayatımızdan Batı’nın oğullarını ne zaman kovacağız?