Batı’nın oğulları

Ahmet Doğan İlbey

Batı’nın oğullarının hikâyesi, ailesinin ve hânesinin kimliğini ve mülkünü redd-i miras eden oğulların içimizde açtıkları yaranın hikâyesidir.                                                                                                                                            

Türkiye’de Müslüman kimliğinden utananlara, Osmanlı-İslâm medeniyetini hâkir görenlere, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar Batı “uygarlığından” gözleri kamaşanlara, Batı’nın toplum düzenine, edebiyat ve düşüncesine hayran olanlara, modernizmin, materyalizmin, pozitivizmin yayılmasına yataklık edenlere, İslâm’ın kamu ve devlet idaresindeki varlığının gereksiz olduğunu söyleyenlere Batı’nın oğulları denir. 

    

Batı’nın oğullarının alâmet-i fârikası, konuşmalarına daima azılı Batıcılardan Kılıçzâde Hakkı’nın aşağılık sözüyle başlamalarıdır:

 

“Bağıra bağıra halka anlatacağız ki, değil Asya’ya çekilmek, kutuplara firar etsek, Avrupalılar gibi düşünmedikten, Avrupalılar gibi çalışmadıktan sonra orada dahi yakamızı bırakmazlar, mevcudiyet-i mukaddese-i diniye ve milliyemizi muhafaza ettirmezler. Bugün Avrupa’dan tardettiler, yarın dünya yüzünden kaldıracaklardır.” (Türk İnkılâbına Bakışlar, Peyasmi Safa) 

 

BATI’NIN OĞULLARININ İLK ZAFERİ TANZİMAT, İKİNCİSİ CUMHURİYET

 

Batı’nın oğullarının merkezleri Paris ve Londra’dır. Mustafa Fâzıl Paşa’nın bir Fransız gazetesine yazdığı mektupta, Jön Türk mânasına gelen “Jeunes Turcs” tâbirini kullanmasıyla ve tâbirin daha sonra Nâmık Kemâl ve Ali Suavi tarafından benimsenmesiyle Batı’nın oğulları kimliği tescil edilmiş olur. Yeni aidiyet matbuata taşınır ve Batı’nın oğullarının sözcülüğü aleniyete dökülür.                                                                                                                                                                                                                                                           

   

Batı’nın oğullarının ilk zaferi İngilizlerin isteğiyle yapılan Tanzimat Fermanı’nın ilânıdır.  İkinci zaferi Âli Paşa’nın Fransız elçisiyle oturup hazırladığı Islahat Fermanı’dır. Üçüncü zaferi İttihat ve Terakki eliyle Abdülhamid Han’ın Hal edilmesi ve İkinci Meşrutiyet’in ilânıdır. Dördüncüsü yine İngilizlerin doğrultusunda 1923’de M. Kemâl’in eliyle Cumhuriyet’in ilânıdır. Beşincisi ise 1946’dan bu yana Amerika’nın güdümüne girilmiş olmasıdır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

 

BATI’NIN İLK OĞLU REŞİT PAŞA’DIR

 

Mustafa Reşit Paşa’yla başlar Batı’nın oğullarından olmak. Medeniyetini yetersiz bulanların, Avrupa’nın zihniyetine ve fikrîyatına iltica edenlerin ilk temsilcisidir. Batı’nın ilk oğlu Reşit Paşa’nın pozitivist felsefeci Auguste Comte ile bağlantısı vardır. Comte, 1853’de Reşit Paşa’ya “Pozitivist dinin kutsal formülü” başlıklı bir mektup gönderir. “Beyefendi” diye başlar mektubuna:

 

“Saygıdeğer istifanızın boş zamanları, yeterince ilgi ile evvelâ doktrinimin genel özetini size sunacak olan ‘Pozitivizm İlmihâl’ini, sonra da onu kesinlikle düzenleyen ‘Pozitif Sistemini’ kabul ve tasdik edeceğinizi ümit etmeme izin veriyor. (…)  Asırlardan beri, Doğu ve Batı, eşit iştiyakta, şu ana kadar elde etmeye asla muktedir olamadığı evrensel dini arıyor. (…) Bu büyük gayeye Allah’ın yerine insanlığı geçirerek, daha iyi ulaşılacağını yakından göreceklerdir.” (Auguste Comte’un M. Reşit Paşa’ya Mektubu ve Tercümesi, Düşünen Siyaset dergisi, sayı:19, Temmuz 2004)

                                                           

Ustası Reşit Paşa’nın yolundan giden Şinasi de o yıllarda maddeci Ernest Renan ile dostluk içerisindedir. Böylece Batı’nın ilk oğulları Dekartçı anlayışla inançları şüpheyle karşılarlar. “Yaratıcıyı” akla irca eder ve imanın asıl yerinin akıl olduğuna hükmederler. Kitap ve peygamberlerden hiç söz etmezler.

 

Bu fikirlerin tesiriyle Recaizâde Ekrem, Abdülhak Hâmid Tarhan ve Tevfik Fikret gibiler de “Efkâr-ı Frenge tebaiyet” ederek Batı’nın oğulları kervanına katılırlar ve Batı’nın oğulları çoğalmaya başlar.  

  

BATI’NIN OĞULLARI JÖNTÜRKLER                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

 

İlk tabiyet, yâni medeniyet değiştiren ardından Batı’nın oğullarından olmaya ilk kaydını yaptıranlar Jöntürklerdir. Âli Paşa, Ali Suavi, Şinasi, Beşir Fuat, Mithat Paşa gibi aydınlar, Reşit Paşa’dan sonra Batı’nın oğulları olanlardır. Devlet-i âli’den nefret edip Paris’te mûkim olmakla özürlüdürler. Batı’nın oğullarından olma tâlimlerini Paris’te, Londra’da sürdürdüler. Laikliği, faizciliği ve pozitivist aklı savundular.                                                                                                                              

 

Batı’nın oğullarından olmanın tarihi 1832'de "Tercüme Odası"nda başlar. Burada inançlarını kaybetmeye başladılar. İslâm hüviyetlerini küçük görmeyi, Batı’nın oğlu olmayı ilk burada telaffuz ederler.                                                                                                           

 

Şinasi, Batı’nın oğullarının ilk edebiyat ve gazetecisidir. Batı’dan tercümeler yapar. Hepsi Fransızcadır. Batı’nın oğullarından olmak Fransızca’yla başlar. Şinasi, Reşit Paşa’yı, “Medeniyet resûlü”, yani Batı’nın oğullarının öncüsü ilân eder. “Acep midir medeniyet resulü dense sana / Vücud-u mucizin eyler taassubu tahzir (sakındırma).” (Yeni Türk Ansiklopedisi, cilt:9)

 

Batı’nın oğullarının hikâyesi uzun. Cumhuriyetle başlayan Batı’nın oğullarının hikâyesi var ki, bu şedid Batıcı oğulların içinden çıktıkları milletin kimliğine verdikleri zararları bilmemek olmaz.

 

Kendinizden zannettiğiniz kişilerin ve önderlerin Batı’nın oğlu olduğunu daha sarahatle tanıtmak ve yaranızı kanatmak için bu elim hikâyeyi bir sonra ki yazıya bıraktım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.