Bâtıl Türkçünün Hakk’a tapan Türk’e zararları-2

Ahmet Doğan İlbey

(Evvel emirde belirteyim ki gayem, Hadiümü’l Harameyn olan ve İslâmlaşınca millet olmak vasfını kazanan Türklerin idrakini bir asırdır ve hâlen karıştıran  bâtıl ve seküler Türkçülüğün ârızalarını göstermektir. Bu mevzuda yazdıklarımızda Türklük hüviyetine asla karşı bir anlayışımız söz konusu olamaz. Aksine, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz hilafet sahipliği yapan Hakk’a tapan Türklerin bâtıl, yâni İslâm dışı tesbit ve târiflerden, ideoloji ve fikirlerden korunması çabası taşımaktadır)                  

 

Türkiye’nin geleceğindeki ideolojik tehlikelerden biri de bâtıl Türkçülüğün zararlı fikirleridir. Bâtıl Türkçünün hülâsa ettiğimiz aşağıdaki düşünceleri, İslâmlaşınca millet hüviyetine sahip olan Hakk’a tapan Türklere zararlı olmadığını kim söyleyebilir? Aşağıdaki satırlar ara başlıklar da dâhil Türklüğü yozlaştırmaya çalışan bu gürûhun düşünceleridir:

 

Türkler için Arap Müslümanlığından arındırılmış çağın şartlarına çağdaş Türkçülük gerek. Gökalp’in görüşlerini, Atatürk’ün çizgisini çağa taşıyarak ve Yesevî İslâm’ı ile Göktanrı inancını harmanlayarak Türk’ün dirilişi başlatılmalı, bunun için “Dinde Türkçülük reformu” yapılmalıdır.

 

“HER TÜRK’ÜN KENDİ ÖZGÜ BİR DİNİ VAR”

 

Her Türk’ün kendine özgü bir dini var. Müslüman olmayan milyonlarca Türk’ün varlığı bir gerçek. Çuvaşlar, Gagauzlar, Yakutlar Ortodoks’turlar. Tuva’lar Budacılığın bir kolu olan Burkan dinine inanırlar. Karaim Türklerinin kendilerine özgü bir dinleri var. Musa’ya, İsa’ya. Hz. Muhammed’e, Tevrad’a, İncil’e, Kur’an’a inanıyoruz ama biz Karay dinindeniz, diyorlar.                                                                                                                                     

Göktanrı inancı ile şamanlık karışımı inanca sahip Altay Türkleri Müslüman değildir. İslâm’dan değil, diye reddetmek mümkün mü? Göktanrı inancıyla şamanlığın sentezi olan “Tengrilik” inancının Türkiye’de Türkler arasında da başlatılması gerek. Çünkü Müslümanlık, Türkleri birleştiren değil, bölen bir anlayıştır.                                                                                        

 

“MÜSLÜMANLIK, TÜRKLERİ BİRLEŞTİREN DEĞİL, BÖLEN BİR ANLAYIŞTIR”

 

Çağın gerçekleri bunlar. Şimdi biz İslâm olmayı Türk olmanın olmazsa olmazı sayarsak nasıl Türk Birliğinden söz edeceğiz. Müslümanlığın artık insanları birleştiren değil, bölen bir anlayış olduğu da açıkça ortaya çıkmışken, İslâm olmayı Türklüğün temeli sayabilir miyiz? Hele bağlı olduğu din topluluğundan başkasını cehenneme gönderen Müslüman Türk anlayışı bütün Türkleri nasıl birleştirebilir ve bir arada tutabilir?

 

Bir Gagauz’un, “Siz Türkiye Türkleri, Türklük kadar İslâm’dan söz ediyorsunuz. Biz Türk’üz ama Hıristiyanız; biz ne olacağız?” sorusuna nasıl cevap vereceğiz?

 

Burada araya girip söyleyelim ki Gagauz Türkleri ruh ve maddeleriyle hıristiyanlık içinde eridiğinden ve bu dine göre amel ettiklerinden Hakk’a tapan Türklük şartlarını haiz değildir. Bu bakışımız İslâm dışındaki diğer din ve inançlara sahip Türkî denilen topluluklar için de geçerlidir.

Bâtıl Türkçünün düşüncelerini aktarmaya devam edelim:

 

“İSLÂM’I TÜRKLÜK İÇİN VAZGEÇİLMEZ TEMEL SAYAMAYIZ ”

 

Müslüman olsun olmasın dünyadaki bütün Türk gençlerini bir arada tutmak için İslâm’ı Türklüğün vazgeçilmez temeli saymaktan çıkarmalıyız. Her şeyden önce Musa, İsa, Hz. Muhammed doğmamışken, Türkler tanrının bir olduğunu biliyor ve ona yakarıyorlardı; tek tanrı diyorlardı.

 

Türkler arasında ayrımcılığın kalkması için çağdaş Türkçülüğün şartlarına göre dinde Türkçülük reformunu Türklerin farklı din ve inançlarına göre yapılmalıdır. Dünyanın her yerindeki Türk inandığı dinin gereklerini yapmalı ve din ayırımı kaldırılmalıdır. Türk Devletindeki din kurumu tek bir dine ait olmamalı. Tarafsız ve eşit yakınlıkta olmalı.

 

Bâtıl Türkçünün Türklük hezeyanlarını burada noktalıyoruz. İslâm’ın tevhid anlayışından ve akaidinden uzaklaşan ve şirke düşen bâtıl Türkçünün yukarıdaki ifadelerini, Türklüğü öne çıkaran siyasî ve kültürel kuruluşlar telin etmeyi düşünmediler bugüne kadar. Bu sebeple de genç zihinlerin Türklük anlayışındaki yozlaşmaya çanak tutmuş oluyorlar.

 

Türklüğe dair yukarıdaki düşüncelerin zımnında baştanbaşa masonizm, pozitivizm, agnostizm, deizm ve panteizm mevcuttur.

 

Irkçılığı telin eden dinimizin ışığında Türklüğünü Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hâdim millet ve devlet yapmak isteyenler için ciddî zararlar verecek bâtıl Türkçü düşüncelerden gençleri korumak millî bir vazifedir.

------------------------------------

İLÂVE YAZI:

MEMDUH ATALAY’DAN BİZE, SANA, ONA, HERKESE ZARF ATAN ŞİİR

 

Gıyabında bu fakire “Anam” diye hitap eden, Sivas’ın fikirli soğuğu gibi fikirli şair Memduh Atalay dostumuz “Oduna ateş veren ile cezbeli güllerin yazarı ile bize dair hasbıhal” adlı bir şiir yazmış. Bize, sana, ona, herkese zarf var şiirde. Acı var, sitem var, dostluk zarfı var.

 

Çığlığı ve itirazı tâ Kerbelâ’daki haksızlıktan ve zulümden başlayıp, sûreti haktan görünen günümüzdeki Ebu Süfyanların sahteliklerine, Mülümanca hayatın yozlaştırılmasına, dindar ve muhafazakârlığa leke düşürenleridir. Mukaddes kelime ve değerlerimizin, karşı olduğumuz modern Batlı mekânlara ve zevklere meze, yâni isim yapılmasına karşı bir itiraz bu… Unuttuklarımızı hatırlamak ve zaaflarımızı bilip toparlanmak için okuyalım:

 

“ODUNA ATEŞ VEREN İLE CEZBELİ GÜLLER’İN YAZARI İLE BİZE DAİR HASBİHAL”

 

“Herhangi bir nargile salonunda ya da en basitinden adı Endülüs

Yok, Endülüs kesmez Ashabı Kehf yahut Hıra olan cafelerde

Bilardo ve satranç rüşvetleri arasında

 Az fikir az ümmet şuuru satan derneklerde

Keskin ve katı biz ve onlar ayrımında

Biz, derken katıksız temiz, tavizsiz hak

Onlar derken tarihin bir unutulmuş sayfasından ortaya çıkan

Batılın ta kendisi güruh arasında mutlak

Köle ile efendi gibi

 

Hasan Abi yol menzilden evladır demiş Cervantes

Bir elveda yaşıyorum

Bilirim yumruklar sıkılı küfürler gırla

Toplum sadece siyaset değildir bir durun demeden daha

Oduna ateş veren kardeşim Ferhat

Mesnevi ve Kara Davut hikmetlerini

Bir slogan beş haykırış yüz miting

 

Şiir bu atmosferde inan herhangi bir amigonun sloganından küçük!

Herkesin bir çarşambası bir pazarı bir de piknik günü vardır

Hatta köyü vardır köy derken Karadere Harmancık değil

Tatil köyü vardır bizler giremeyiz girsek ağlarız

Ağlasak gülerler bize ağlasak kovarlar bizi

Dört çarpı dörtten daha değerli değil ki

Senin Cezbeli Güllerin senin metafizik aşı yapan dillerin

Şunu derken bile elveda diye

Kim bilir kaç okuyucu bir hafiye gibi

Tevili mümkün olmayan kesin sözlerimden

Kaç ihanet kaç idam çıkaracak!

 

Gümüş yüzük altına

Çarşaf pardösüye

Osmanlı rozeti Atatürk rozetine

Şubatta başka temmuzda başka eylülde başka

Renkler arasında benim bir sesim bir rengim vardı

El ele tutuşarak karakola değil idama yürümek bile vardı

Savunmalarımız hazır duruşumuz tamdı

Bir hocamız vardı yedi günde sekiz sürgün

Yine de adam gibi adamdı

Adı Muzaffer!

Bir kez gülerek şöyle demişti:

Allah incitmesin seni Memduh

Kör etmesin seni zaferler!

Şimdi bizim hikâyemiz bir nargile salonunda

Ya işe gireceklere

Ya işten çıkacaklara

Ya da en mühimi dönüyor ihaleye

Kendi soyluluğumuza tuzak kurmak gibi

Kurşun yüzgeçlerle yüzmek

Sağımız solumuz taş demir

Korkarak yaşayan bana benzer birinden

Bir saniye Kudüs bir dakika Arakan bir gün kimyasal silah

Her çarşamba Diriliş

Her Pazar piknik

Etkinlik etkinlik kalbe zaman kalmaz

Gündüz en küçük bir müsamahaya yafta

Gece Aliya dizisinden sonra

Sıfır üçlerde bir tivit:

“Biz de zalimlerden olursak zulme karşı savaşmamızın bir anlamı olmaz!”

Elveda Şair dostum Ejderha

Elveda kardeşim Ferhat!

Ahmet abiden bir mazlum yazısı bulabilirsek birlikte okuyalım

Ahmet abi bir yazı yazar mı mesela sonu

“Zulüm bizdense ben bizden değilim!”

Cümlesiyle biten?

 

Yanmaz kefeni kim buldu dersen

Kesin metafizik ve ruh düşmanı kapitalistin biridir derim

Maket Kâbe tavafı sırasında

Beş bin kişilik iftar sofrasında

“Külüm göğe savuralar” diyen

Yunus’un taşıdığı odunlardır benim kardeşim!

Ne kaldı ücrete tahvil edilmeyen

Yanan kefene sarın beni

Yeşile boyanmış cehalettin pazarında müşteri olmaktansa

Kefenimle yanayım!

 

Şiir bir hançer yaralı ellerimde!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.