“Ülkemizi sağlık alanında dünya çapında bir çekim merkezi haline dönüştürdük”
Sağlık alanında yapılan yatırımları anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bugün Türkiye sağlık alanında dünyanın en önde gelen ülkelerinden biridir. Her başarı gibi Türkiye'nin sağlık alanında geldiği yerin gerisinde de çok büyük emek, fedakarlık, alın teri vardır. Göreve geldiğimizde sağlığı önceliklerimiz arasında ilk sıraya çıkardık. Zira bir sağlıklı nefes bir devleti feda etmek için yeter akçedir. Tüm dünyada örnek alınan sağlık reformunu kısa sürede hayata geçirdik. Hastanelerin birleşmesinden, sağlık sigortası sisteminin gelişmesine, alt yapı, personel eksikliği ve araç gereçlerle ilgili çok büyük yatırımlar yaptık. Hastane ve tedavi kurumlarımızın sayısın 2 bin 825'ten 5 bin 488 yükselttik. Hastanelerimizin toplam yatak sayısın 239 bine, nitelikli yatak sayısını 145 bine çıkardık. Çalışanların sayısını bu rakamda çok önemli ama yeterli değil, 378 binden 1 milyon 24 bine ulaştırdık. Hastanelerimizde teşhis ve tedavi cihazlarından ambulansa kadar her alanda sayıyı ve kaliteyi yükselttik. Sağlık yaptığımız büyük dönüşümde tek gayemiz, o da milletimize en kaliteli sağlık hizmetini en makul maliyetle sunmaktı. Ülkemizde kişi başına yapılan sağlık harcamasını 19 lira düzeyinden 140 liraya yükselirken, bireyin ceplerinden yaptığı harcama oranı yüzde 20'den yüzde 17'ye geriledi. Sonuçta hedeflediğimiz düzeyde ve en makul maliyetle sağlık hizmeti vermeyi başardık. Bu hizmeti sadece kendi vatandaşlarımıza sunmakla kalmadık, aynı zamanda 3 kıtanın kavşak noktasında olan ülkemizi sağlık alanında dünya çapında bir çekim merkezi haline dönüştürdük. Bugün çok sayıda ülkeden gelen heyetler sağlık sistemimizi inceleyip kendilerine uyarlamaya çalışıyorlar. Gelişmiş ülkeler dahi sağlık sistemindeki tıkanıklıkları çözmekte zorlanıyor. Mesela Obama kendi ülkesinde bizim sağlık reformunun çok küçük bir modelini gerçekleştirmeye çalıştı ancak neticeye ulaşamadı. Bana da sordu siz nasıl yaptınız, diye ama gerçekleştiremediler. Diğer ülkelerin yaşadığı sıkıntıları söylemiyorum. Reformun ilk adımlarında bize batarsanız, bitersiniz diyerek bizi caydırmaya çalıştılar. Hizmet kalitesi artarken vatandaşımın üzerine düşen külfetinin azalması bize yürümeyeceğini söyleyenler başta olmak üzere herkesi şaşırttı. Şunu söyleyeyim, niyet halis olunca akıbette hayır olur. Hayatın dinamizmi ne kadar iyi olursa bizi sağlık sistemimiz daha ileriye götürmeye güncellemeye, geliştirmeye yöneltiyor” dedi.
“İlaç, aşı ve cihaz üretimlerinin millileştirilmesi hususunda gizli bir direniş olduğunu biliyorum”
Yerli ilaç, aşı ve tıbbı cihazların üretilmesiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yerli ilaç, aşı ve tıbbi cihaz üretimine kadar her alanda çok önemli çalışmalar içindeyiz. Yerli ilaç, aşı ve cihaz üretimini öyle adı yerli kendisi dışa bağlı değil, formülünün geliştirilmesinden bütün aşamalarıyla kendimize ait hale getirmede kararlıyız. Vatandaşlarımızın bazılarının yabancı ilaçlara mesafeli yaklaştığını görüyoruz. İlaçları ve aşıları halkımızın hassasiyetlerine uygun şekilde üretip hizmete sunduğumuzda bu sorunu aşmış olacağız. Kamuda ve özel sektörde ilaç, aşı ve cihaz üretimlerinin gerçek anlamda millileştirilmesi hususunda gizli bir direniş olduğunu da biliyorum. Ülkemiz açısından stratejik bir öncelik olarak gördüğümüz bu hususta atılan bütün adımları ve yapılan tüm engellemeleri yakından takip altına alacağımızın bilinmesini istiyorum. Milletimizin ve insanlığın şifa vesilesi kurumlarımızla tıkır tıkır işleyen sistemimizle sağlık alanında ülkemizin yerini çok daha yüksek yere çıkartacağız. Birikimi ve tecrübeyi ve alt yapıyı dostlarımızla paylaşmaktan memnun oluyoruz. Hep birlikte hareket edersek her mesele gibi sağlık sıkıntılarımızın üstesinden daha kolayca geleceğimizi açıktır” diye konuştu.
“Silahlanmaya harcanan paranın bir kısmıyla dünyada aç ve susuz kimse kalmaz”
Ülkelerin ortalama yaşam sürelerine dikkat çekerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Binlerce yılda ölüme çare bulanamadı. Ama tıp ve ilaç biliminin gayretleriyle insanların yaşama süresi oldukça uzadı. Kimi Afrika ve Güney Asya ülkelerinde hala 50 yaşın altında hayat süreleri mevcut. Dünya ortalamasında bu rakam erkeklerde 70, kadınlarda 74 oldu. Japonya ve İsviçre gibi ülkelerde ortalama hayat süresi 84 çıktı. Buna karşılık mesela Suriye gibi büyük yıkımlara uğrayan ülkelerde ortalama hayat süresi 73'ten 63'e geriledi. Bugün 7,5 milyarı bulan dünya nüfusuna sahibiz. Karşımızdaki fotoğraf ortalama ömür uzamakla birlikte sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda ciddi çarpıklıkların büyüdüğüne işaret ediyor. Bir tarafta yüz milyonlarca insan açlıktan ölme tehdidiyle karşı karşıya, diğer tarafta obezitenin önemli bir sağlık sorununu haline dönüştüğü yerler var. Başta Amerika olmak üzere. Bu çarpıklığın üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerekiyor. Silahlanmaya harcanan paranın bir kısmıyla dünyada ne aç ne de temiz su sıkıntısı çeken kimsenin kalmayacağı gerçeğini de dikkate almalıyız. Günümüzde dev bir ekonomi haline dönüşen sağlık endüstrisinin bu maliyeti karşılayan ülkelere ve toplumlara karşılıyor olması ayrı bir sorundur. Bu tür çarpıklıkların yol açtığı sosyal siyasi, ekonomik kırılmaları dünyamızın geleceği için en büyük tehditlerden biri olarak görüyoruz. Birleşmiş Milletlerin daha adil daha hakkaniyetli, etkin bir yapıya kavuşturulması yönündeki çağrımızın sebebi budur. İnsanların ve toplumların daha adil bir gelecek konusunda ümitleri canlı tutmalıyız. Tabi ki bu mesele Bilim adamlarından önce siyasetçilerin sorumluluk alanlarına girer. Siyasetçilere bilim adamları yol gösterir. Sizlerin çalışmalarıyla hep birlikte dünyayı daha yaşanabilir hala getireceğimize inanıyorum” şeklinde konuştu.
“Suriye krizi boyunca neredeyse attığımız her adımda yalnız bırakıldık”
Sığınmacılarla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye hem kendi toprakları içinde hem de bölgesinde dünyada yaşanan hadiselere daima insan merkezli yaklaşan bir ülkedir. Bugün ülkemizde kahir ekseriyeti Suriyeli olmak üzere yaklaşık 4 milyon sığınmacı hayatını sürdürüyor. Bu büyüklükteki topluma sadece gönüllü kuruluşlarla sağlık hizmeti verilmesi ilk bakışta mümkün değildi. Kurduğumuz sistemle sığınmacıların hepsi bütün şehirlerde vatandaşlarımızla aynı koşullarda hizmet alabiliyor. Bu kadar kritik bir dönemde, her an havan toplarının füzelerin atıldığı bir dönemde sağlıkçıların hastanelerde durmadan bu hizmeti vermeleri takdirin üstündedir. Biz hastalara ilaçları ücretsiz veriyoruz, dünyada başka bir ülke yok. Gıdadan, barınmaya, eğitimden, istihdama kadar her konuda ülkemizdeki sığınmacıları insanı şartlarla yaşatmaya çalışıyoruz. Bu hizmeti paramızı çok olduğu veya mecbur olduğumuz için veriyor değiliz. Tam tersine gelir olarak bizden fazla olanların sığınmacıları nasıl mağdur ettiklerin görüyorsunuz. Kimse bizi sınırlarımızı bu mağdurlara açmaya zorlamamıştır. Tarihimizden ve kültürümüzden biz insani duruşu gösterdik ve sürdürüyoruz. Asıl üzüntü verici olan büyük ölçüde tek bırakıldık. Şu anda Avrupa Birliği başta olmak üzere bizim sadece sivil toplum kuruluşlarımıza STK'lar vasıtasıyla gelen destek 3 milyar avro, peki bizim yaptığımız yatırım bizim bu bölgede 8,5 yıldır 40 milyar doları aşmıştır. Avrupa Birliğinden biz daha mı zenginiz böyle bir durum mu var, yok. Bu bizimi medeniyetimizin bize yüklediği görevdir. Suriye krizi boyunca neredeyse attığımız her adımda yalnız bırakıldık” dedi.
“BM'ye Uluslararası çağrıyı yapın diyeceğim, olmadı, Tel Abyad'la Resulayn'da mülteci şehirlerini biz kuracağız”
Güvenli bölgelerle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uzun uğraşlar ve fedakarlıklarla Suriye'de oluşturduğumuz güvenli bölgeler ülkedeki en huzurlu yerlerdir. Son olarak Barış Pınarı Harekatıyla Suriyeli kardeşlerimize huzur kalple geri dönecekleri yeni alanlar kazandırdık. Planları yaptık projeleri hazırladık. Bunları Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda liderlerle yaptığım görüşmelerde kendilerine takdim ettim. Kitapçığa bakıp gayet güzel diyorlar. Peki para ona gelince ses yok. Bunlar parasız olmaz, bunu beraber yapacağız. Yarın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri misafirim olacak. Kendisine aynen bu programı takdim edeceğim. Diyeceğim ki uluslararası toplantı çağrısını yapın. Yaptığınız yaptınız, yapmazsanız ben yapacağım. Olmadı Tel Abyad'la, Resulayn arasında bir mülteciler şehirlerini biz kuracağız. Bizim insanımız bu tür adımları atar. Biz bu işleri böyle yürütüyoruz. Yıllardır milyonlarca sığınmacıyı barındırmak için ev sahipliği yaptık. Buna karşılık uluslararası toplumdan sadece nasihat aldık” diye konuştu.
“Suriye'nin petrol bölgelerini paylaşmak için yarışanlar Türkiye'nin insani girişimleri için her türlü baskıyı yapıyor”
Suriye'deki petrol bölgelerini paylaşmaya çalışanların sığınmacılar için hiçbir şey yapmadığını belirterek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli gören zihniyetin gözü Suriye'de ve dünyanın her yerinde kendi çıkarından başka bir şey görmüyor. Biz ise etrafımıza baktığımızda sadece insan görüyoruz. Sadece can, hayat görüyoruz. Diğerleriyle en büyük farkımız işte budur. Suriye'nin petrol bölgelerini paylaşmak için yarışanlar Türkiye'nin insani girişimleri için her türlü baskıyı yapıyor. Son 8 yıldır Suriyeli sığınmacılar için dikenli tel örgü çekmekten başka hiçbir iş yapmayanlar sığınmacıların vatan hasretini dindirecek çabalara mani oluyorlar. Türkiye'nin gayretlerine yönelik sergilenen çifte standardın takdirini ben sizlere bırakıyorum. Sizler 4 milyonu aşkın insana sağlık hizmeti vermenin nasıl bir mali yüke karşılık geldiğini biliyorsunuz. Türkiye olarak bunun yanında sınırlarımız dışında 3 milyon kişiye destek sağlıyoruz. Bütün bu hizmetleri herhangi bir beklentiyle değil, insani ve ahlakı sorumluluklardan dolayı yaptık. Kimin ne dediğine bakmadan sınırlarımız içinde ve dışında bu hizmetleri vermeyi mazlumların ve mağdurların ümit kapısı olmayı sürdüreceğiz. Sadece kendi sorumluluklarımızı yerine getirmeyip tüm insanlığın onurunu kurtarmış olacağımıza inanıyorum” ifadelerinde