İdrakimize vurulan bir zincir olan Atatürkçülük köpürtüldüğü içindir ki bu ülkede “Atatürkçülük” nam kitaplar üstünden ticaret yapan çok sayıda bezirgân gazeteci-yazarlar var.
Atatürkçülük lâdinî ve pozitivist bir “mağaradır. Millî değerlerimizi, millet ve devlet kimliğimizi bu mağaranın kavramlarıyla anlamaya ve telif etmeye çalışanlar, hakikati bu mağarada arayanlar Atatürkçülük zinciriyle zincirlenmiş ideolojik kölelerdir.
Beyinlerinden zincirlenmiş bu sürüye göre Atatürkçülük, Türk milletini ve devletini meydana getiren esaslardır. Oysa Atatürkçülük, yâni Kemalizm idrakleri iğdiş edilmiş, varlığını bu ideoloji üzerinden açıklamaya çalışan zümrelerin ikonudur.
Bu ülkede Atatürkçülük zinciriyle zincirlenmiş bürokratik güçlerle, bu zincirin Türklük ve Cumhuriyet’in kendisi olduğuna inanan beyni sulanmış zavallı aydınlar ve sanatçılar var.
Bu ülkede Atatürkçülüğü millî bir zincir olarak taşıyan, bu zincirle övünen ve bu zincirle beyinlerinden bağlı olan ulusalcı kafalar var.
Daha fenası, bu ülkede Atatürkçülük zincirine vurulduğunu fark etmeyen bol miktarda nâdan var.
ATATÜRKÇÜLÜKTEN ÖNCE BİR ÖNCE YOK, ATATÜRKÇÜLÜKTEN SONRA BİR SONRA YOK
Ulusalcılar, solcular, laikçiler, modernler ve benzerleri Atatürkçülük zincirinden kurtulmak istemeyen, Atatürkçülük tapınağında öğrendiklerini tekrarlayan “çağdaş ve modern” bir sürüdür.
Beyinlerinden Atatürkçülüğe zincirlenmiş olan bu zümrelere göre Atatürkçülükten önce bir önce yok, Atatürkçülükten sonra bir sonra yok.
ATATÜRKÇÜLÜK ZİNCİRİNİ NE ZAMAN KIRACAĞIZ?
Atatürkçülüğün karanlığına bir uyuşturucu müptelâsı, bir yarasa gibi alışmış ve beyinleri Atatürkçülük ayinleriyle beyni sulanmış bu ideolojik köleler pozitivist ve lâ-dinî Kemalist Cumhuriyetin karanlığından geldiler ve bu karanlıkta yaşamakta ısrar ediyorlar. Aldandıklarını, aldatıldıklarını ve hakikati anlamaya mecalleri yok.
Türk târihini Osmanlı-Türk asırlarından koparıp Hititlerde, Sümerlerde, Mu efsanesinde arayan, Hakk’a tapan Türk milleti hüviyetimizi ve İslâm medeniyetimizi “redd-i miras” ederek bizi Garbın seküler ve pozitivist “uygarlığına” bağlayan Atatürkçülük zincirini ne zaman kıracağız?