Boyunlarında sağcı, solcu, ulusalcı, Kemalist, liberal künyeler olan bir kısım gazeteci, partici, dernekçi, akademisyen, yazar ve televizyon allâmeleri, “Atatürkçülük beyazdı, maviydi, sarıydı, sertti, yumuşaktı...” iddialarıyla Atatürkçülüğü devletin ve milletin kendisiymiş gibi başı ve sonu yanlış olan bir ideoloji üstüne sürekli tartışıyorlar.
Farklı görüşler ileri sürüyor gibi görünseler de hepsi de iddialarında Atatürkçülüğü esas almaktadır. Onların bu durumu Cizvit papazlarının tartışmalarına benziyor. Okuyanların bildiği bir hâdise:
Ortaçağ Paris’inde papazlar “atın ağzında kaç tane diş olduğunu?” tartışmak üzere bir kilisede toplanırlar. Rahatsız edilmemek için kilisenin kapılarını kapattırıp nöbetçiler dikerler. Birkaç gün geçmesine rağmen kapılar açılmaz ve tartıştıkları “önemli mevzuda” bir türlü anlaşmaya varamazlar. Çünkü “Atın ağzında kaç tane diş olduğu İncil’de bildirilmemiş.
Genç bir papaz, “Tartışmaya son verecek kolay bir çözüm var, dışarıya çıkıp bir at bulalım, ağzını açtırıp kaç tane dişi olduğunu sayalım” diyor. Kıdemli papazlar, “İncil’de bildirilmeyen bir bilginin gerçekliği kabul edilemez” diyerek onu aforoz ederler.
Atatürkçülüğü esas alarak “Atatürkçülükte bu var mı yok mu?” tartışması yapan sağcı, solcu, muhafazakâr hepsinin hareket noktası, papazların hareket noktasıyla aynıdır. Atatürkçülüğü devlet ve millet kimliğimizi belirleyen temel ölçü olarak görenlerin bu tartışmaları utanç vericidir.
Atatürkçülüğü milletin yeniden doğuşu ve tecdidi gibi görenler, devletin ve milletin varoluşuna dair her meselenin çâresini bu ucube anlayışta arayanlar Türkiye’nin sosyolojisini bilmeyen eblehlerdir.
ATATÜRKÇÜLÜĞÜN ORTASI DA KENARI DA BİRDİR
Solcuların karşısında görünüp, fakat bu güruh gibi Atatürkçülüğe sarılarak Türk Devleti’ni bu indî ilkelerle târif eden, millî kimliğimizi Atatürkçülük kavramlarıyla açıklamaya çalışan bir kısım statükocu “milliyetçiler” de muhafazakârlar da en az solcular kadar vebal altındadırlar.
Farklı düşünceyi savunduğunu ileri sürenler Atatürkçülüğün ortasında da kenarında da dursa, Atatürkçülük lekesi taşımaktan kurtulamazlar. Çünkü Atatürkçülüğün ortası da kenarı da birdir.