Ey azizan! Telefonum vecdli ve fikirli bir şekilde çalmaya başladı.Telefonumun sesi hiç bu kadar gönlüme güzel gelmemişti. “Bu gelen telefonsesinde hayırlı bir iş var” dedim. Fikir ve gönül dostlarımdan Fazlı Bayram’dıarayan.
“…ALLAHÜ EKBER ALLAHÜEKBER / ORDUMUZ OLSUN DAİM MUZAFFER”
“… Müjde müjde! Bir devrim daha gerçekleşti. Askerlerimiz İzmir’de yemintöreninde Osmanlı ordu marşı’nı söyleyip Allah ü ekber diyerek tekbirgetirdiler, etraftakiler gözyaşlarına boğuldular…” diyordu.
İkimizde cezbe hâlindeydik. “İnşallah devamı gelir” dedim. 90 yıllıkKemalist rejimin karanlık döneminden sonra askerimiz Peygamber Ocağı üslûbuylamillet ve devleti için Müslümanca marş söylediler, gülbank çektiler, yâni duaettiler, bu bir vak’a-i hayriye’dir.
Ardından bir de zarf attı Fazlı dost: “Mehmet Yaşar dostumuz,askerliğini böyle yapıp gelmeli değil mi? Yâni Osmanlı Ordu marşı söyleyerektekbir getirip öyle gelmeli askerden…” “Evet, dediğin gibi yapmalı askerliğini”dedim.
Haddim değil sizlere bilgi vermem ama heyecanıma bağışlayın. Askerlerinsöylediği Osmanlı Ordu Marşı’nı, 12 Eylül öncesinde Komünistlere karşı vatansavunması için sokakta olup da söylemeyen yoktur. Tadımlık olsun: “Ey şanlıordu, ey şanlı asker / Haydi gazanfer, umman-ı safter (Yiğitler Ordusu ) /Bir elde kalkan, bir elde hançer / Serhadde doğru ey şanlı asker / Deryadaolsa her şey muzaffer / Dillerde tekbir, Allahü ekber / Allahü ekber,Allahü ekber / Ordumuz olsun daim muzaffer…”
AZ KALDI, ASKERİYEMİZ “CEDDİN DEDEN” MARŞINI DA SÖYLEYECEK
Sabır, az kaldı. İnşallah kışlalarda ve ordugâhlarda mehteran eşliğinde “Ceddin deden” marşı da söylenecek. Şimdiden meşk etmeye başlayalım: “Ceddin deden, neslin baban / hep kahraman Türk milleti / orduların, pek çok zaman / vermiştiler dünyaya şan…” |
Eğer askeriye sınıfındansanız “Mehter Marşı” nı da hazırlanın şimdiden: “Gâfil ne bilir neş’ve-i pür-şevk-i vegâyı (kavgayı) / meydân-ı celâdetteki envar-ı sefâyı / merdân-ı gazâ aşk ile tekbir tekbirler alınca / titretti yine, rû-yı zemin arş-ı semâyı / Allah yolunda cenk edelim şân alalım şan / Kur’an’da vaadediyor Hazret’i Yezdan” |
---------------------------------
OSMANLI’YA BENZER BİRKİTABI ZİYARET ETMEK
Ey azizan! Daha önce anlattım, fakir bir şehir münzevisi olduğu içindirki çok hâtırası olmaz. Nasip oldu, bu hafta gözlerime iyi gelen güneşsiz ve gribir havada KSÜ Kütüphâne Müdürü, üniversite talebelerinin “Hasan abisi” şair HasanEjderha’nın yayınevine benzeyen bürosunda kitapseverlerin görüp tanımaları içinbekletilen seksen santim uzunluğunda, kırk santim eninde ve 28 kg. ağırlığında“Osmanlı Fotoğraflarıyla Haremeyn” adlı muhteşem kitaba ta’zimde bulunmak içinziyarete gittim.
Kitabın bohçasını çözerek yavaş yavaş açtılar. Önümde Osmanlıcesametinde bir kitap duruyordu, cezbeye kapıldım. Kitabın asaleti karşısındaCumhuriyet döneminin insanı olduğum için mahcubiyet hissettim. HasanEjderha’nın rehberliğinde kabartma ciltlerine dokunarak ilk kapağı açıldı,sonra ikinci farklı cilt kaplamalı kapağı açıldı, daha sonra üçüncü farklı ciltve tezhipteki kapağı açıldı. Her kapağın açılışında soluk alıp veriyor,ciltlere dokunuyor, sûretinden sîretini görmeye çalışıyordum.
Ne kadar zaman geçti, bilmiyorum, bir rüyadan bir rüyaya geçe geçenihayet dördüncü kapağından kitabın mündericatına vâsıl olduk. İçinde neler varneler… Anlatmaya ilmim yok, vecd vemüptelâlığın saikiyle seviyorum kitabı.
BİR OSMANLI ÂLİMİNEBENZEYEN KİTABI KUCAKLAMAK İSTEDİM…
İslâm Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (Ircıca) tarafındanbastırılan bu muhterem kitap Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın albümleriyle Hicazmüdafiî ve kahramanı Fahrettin Paşa (Türkkan)’nın koleksiyonundan seçilmişfotoğraf albümü ve Haremeyn’le ilgili tanıtım yazılarından müteşekkil olduğunugördüm. Bu muhterem ve muhteşem kitabı, ahdettiğim üzere kucaklamaya hamlettim,fakat masadan ancak on santim kadar kaldırabildim. Ah, o bel disklerim vefıtıklarım! Vakarlı bir Osmanlı âlimine benzeyen kitabı kucaklamama mâni oldu.Fotoğraf çektirmeye düşkünlüğüm yok ama hürmete şayân bu kitapla fotoğrafçektirmeyi unutmuşum.
Bu anlamlı hâtırama ortak olan güzel dost Mehmet Yaşar ile doktor adayıve şair dost İsmail Sağır’la nükteli ve edebî sohbet ettik. Şairden doktor,doktordan şair olması ne güzel. Türkiye’nin şair yüreğiyle insanına hizmetedecek doktorlara ihtiyacı var. Geleceği ve her şeyi Allah bilir ki, istikbâlinpırıltılı bir edebiyatçısı olarak gördüğüm genç şair Şeyhşamil Ejderha’yı dagörünce sevindim. Hasbıhalimize bir talebe gelip dahil oldu. Sordum ona “Nerede talebesin?” “Kamu Yönetim’indeokuduğunu” söyledi. “İsmail Göktürk hocanız dersine giriyor mu?” “Evet”deyince, “Senin işin tamam” dedim.
Sonra, kütüphâneye gelen kitapları tasnif eden bir memurun “Kitap havuzodası” nda kitaplarla hemhal olmasını seyrettim. Dünyadan kopmuş ve sadecekitapları nüfus kaydına geçiyor, giydiriyor, sevip okşuyor, sonra kendibölüğünde nizama sokuyordu. “Kolay gelsin efendi! Kitaplarla âtıfetiniz, onlarısevip bakıcılığını yapmanız maişetiniz, yâni memuriyetiniz midir?” dedim.“Evet” dedi. “Siz ne bahtiyar bir insansınız! Demek her gün, sen üç yüz altmışbeş gün kitaplarla bir odada al takke ver külah ediyorsunuz ve bu da maişetmesleğiniz öyle mi?” Tebessüm ederek yine “Evet” dedi. Cezbe hâlinde “Yarabbimbu ne bahtiyar bir kul böyle?” deyince, görevli bir hoş oldu vesselâm.
Kütüphânenin âşina olduğum fakat şu an ismini unuttuğum müeddep çaycısınınçay sunuşuna hayranım. Onun çay sunuşuna meftun olduğum için ayağa kalkarakaldım çayımı ve dedim ki: İrfan meclisinde çay yapan ve çay sâkisi olan insan,türküdarlar ve şairler mesabesindedir…
Hâsılı, bu hafta fikirli ve bedii bir hâtıra sahibi olarak döndümmağarama…
---------------------
Bir açıklama: Sorulunca söyledemiş ustalar; fikir ehli ve kitapsever bir dost, 12 Aralık-21 Aralık tarihleriarasında faaliyet gösteren “1. K. Maraş Kitap ve Kültür Fuarı’ındaki FikirTeknesi Yayınları standı hangi saatlerde olacağımızı sordu. Modernizmintaşıdığı problemlerinden biri olan zaman ve ulaşım kıtlığı sebebiyle haklı birsualdi. Efendim, saat 14.00 ile 16.30 arasında mümkün olduğunca bulunmayaçalışacağız.