Siyonizm’in yeni kuklası Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaklarına ve Amerikan Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacaklarına dair açıklamalarda bulunuyor.
Kudüs’le ilgili böyle hadsiz ve hukuksuz bir tasarruf ABD’yi de İsrail’i de hiç ummadıkları bir neticeyle karşı karşıya bırakacaktır.
ABD, Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya İslam coğrafyasını kana boyayan seri bir katildir.
Aynı ABD’nin Siyonist İşgalin ilk günlerinden beri terör şebekesi İsrail’i kanatları altına aldığını herkes görüyor.
Elindeki kirli propaganda gücü ile İslam’ı ve Müslümanları terörle özdeşleştirmeye çalışan ABD’nin gerçekte kendisi tüm dünyadaki terör olaylarının müsebbibidir.
Bir yerde masum sivillerin hedef alındığı saldırılar varsa, tetiği çeken hangi örgüt olursa olsun, arkasındaki azmettiriciler ABD ve İsrail’dir.
Biz her zaman söyledik ve söylemeye devam edeceğiz:
ABD’nin ipi ile kuyuya inilmez ve Siyonist İsrail ancak güçten anlar.
İslam coğrafyasında kim kendi halkına rağmen ABD ve İsrail ile iş tutmuşsa sonu hüsran olmuştur.
ABD ve İsrail, İslam Ülkelerinin yöneticilerinden kendilerine dost edinmezler, sadece kullanırlar ve vakti gelince de çöpe atarlar.
Kadim bir İslam şehri olan Kudüs’ü, ilk kıblemiz olan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak nitelendirmek ABD’nin bu coğrafyadaki tüm varlığının ve ilişkilerinin ciddi bir biçimde sorgulanacağı yeni bir süreci başlatacaktır.
Biz bu coğrafyada Amerikan üssü görmek istemiyoruz.
Biz bu coğrafyada Amerikan askeri görmek istemiyoruz.
Biz bu coğrafyada Amerikan bayrağı görmek istemiyoruz.
Siyonist kukla Trump, kısa sürede nasıl bir yanlışın içinde olduğunun farkına varacaktır.
Tüm İslam ülkeleri, ABD ve İsrail’le bir şekilde ilişkide bulunan tüm hükümetler izledikleri politikaları gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.
Kudüs bizim onurumuzdur, iffetimizdir.
Böyle hadsiz ve hukuksuz bir sürece kimse reel politik söylemiyle izahat getiremeyecektir.
Her Müslüman’ın Kudüs’e olan bağlılığının ve sadakatinin, hükümetlerin ABD ve İsrail’le olan ilişkilerinden daha kuvvetli olduğunu herkes görecektir.
Siyonizm’in kuklası Trump ve politika yapıcıları bu küstahlıktan ve hadsizlikten mutlaka vazgeçmelidirler.
Aksi takdirde en az çelik kadar sağlam ve sert bir öfkenin hedefi olacaklardır.
Şimdi biz İslam Ülkelerinden, İslam ülkelerinin hükümetlerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz.
Kudüs’ü başkent olarak tanıyacağını ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını beyan eden Amerika’dır.
O zaman yaptırımların da öfke selinin de ilk muhatabı Amerika olmalıdır.
Biz Amerika’ya mecbur ya da mahkûm değiliz.
Yapmamız gereken tüm İslam ülkeleri ve tüm mazlum halklar olarak birlikte hareket etmektir.
Yapmamız gereken İslam Birliği bir an evvel kurmaktır.
Yapmamız gereken D-8’i aslına ve amacına uygun olarak canlandırmaktır.
Yapmamız gereken Avrupa Birliği kapısında beklemekten vazgeçmektir.
Yapmamız gereken bölge başkentleriyle ve bölgenin Müslüman halklarıyla kucaklaşmaktır.
Yapmamız gereken bu coğrafyanın Müslüman ya da gayrimüslim tüm unsurlarıyla adil bir birliktelik kurmaktır.
Kimse kendi teslimiyetine bahaneler bulmasın, bundan sonra bulamaz da.
Kudüs’e sahip çıkmayana sahip çıkılmayacaktır.
Kudüs’ü Siyonist İsrail’e terk eden kendisini de terk edilmiş bulacaktır.
Kudüs için adım atan kendi onurunu, iffetini, izzetini koruyacaktır.
Kudüs, İslam’ındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır.
Kudüs, Müslümanlarındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır.
Siyonist İsrail, Tel Aviv’de dahil işgal ettiği her karış topraktan sökülüp atılacaktır.
Bu coğrafyada barışın iki şartı vardır:
Bir. Amerika mutlaka evine geri dönecektir.
İki. İsrail mutlaka işgal ettiği topraklardan sökülüp atılacaktır.
Bunlar hamaset değildir.
Biz Allah’a ve ahiret gününe inanıyoruz.
Roma ve Bizans’ın akıbeti ne olduysa Amerika ve İsrail’in akıbeti de o olacaktır.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.