Ali Yurtgezen hocanın “Ahmet Nafiz Yaşar “müstearıyla yazdığı (Semerkand Dergisi Kasım 2017) “Allah ve Rasulü’nün Emaneti: Yetimler” yazısı, bâzan ihmal ettiğimiz bâzan da “geçim derdim başımdan aşkın” deyip savsakladığımız önemli bir vazifeyi hatırlatıyor.
Müslüman milletlerin yetimlerinin çoğaldığı kalbsiz ve merhametsiz modern zamanlarda daha da ihmal ettiğimiz “farz-ı kifâye” olan yetimi korumak ve kollamak vazifemizi irfan lisanıyla anlatan bu yazıyı haberdar ediyor, birkaç bölümünü takdim ediyorum:
“Bugün dünyada 400 milyonun üzerinde yetim çocuk olduğu tahmin ediliyor ve bunların çoğunluğu Müslümanların yetimleri. Savaşlar, terör, tabîi âfetler, trafik kazaları, hızla artan boşanmalar, her gün yetimlerin sayısını biraz daha artırıyor. Demek ki üzerimizdeki emanet her zamankinden daha ağır. Yetimlerimizin hem sayıları hem ihtiyaçları her zamankinden çok. Mahrumiyetleri her zamankinden daha âcil müdahaleler gerektiriyor. Ama yardım kuruluşlarının çokluğuna, yardım haberlerine bakıp problem çözüldi zannediyoruz. Uluslararası kuruluşların içi boş, asılsız yardım vaatlerine aldanıp yemeğini iştahla yiyenlerimiz, rahatça uyuyanlarımız oluyor. Küfür ehlinini inkâcıların, yetimleri himaye değil istismar edeceğini unutuyoruz.”
“… bazılarımız yetimleri görüp gözetmeyi tercihe bağlı bir fedakârlık zannediyor, bunun bir farz-ı kifâye olduğunu bilmiyorz. Farz-ı kifâye, te k tek şahısların da dâhil olduğu topluluğa yüklenen bir vecibedir. Bu da demektir ki Cenab-ı Mevlâ yetimlerimizi ümmete emanet eylemiş, bizleri toplum olarak o emanetle de imtihana da tâbi tutmuştur. Nitekim yetimleri ihmal vebalinden ümmeti kurtarmak, böyle bir farzın ifasını tesadüflere bırakmamak için Hz. Ömer r.a. zamanından beri İslâm devletlerinde yetimlerle ilgili resmî kurumlar oluşturulmuş, vakıflar kurulmuştur.”
“Efendimiz s.a.v. kalbimizdeki katılığı gidermemiz için ‘yoksulu doyurmayı, yetimin başını okşamayı’ tavsiye etmiştir. Bireyselleştikçe merhamet duygumuzu kaybettiğimiz şo modern zamanlarda bu nebevî tavsiyeye uymaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu açıktır.”
---------------------------------------------------
“HZ. MEVLÂNÂ, MEVLEVİLİK VE MARAŞ MEVLEVİHÂNESİ”
Tarihini, kültürünü ve kültürel mekânlarını öğrenmek isteyen özellikle Kahramanmaraşlıların mutlaka okuması gereken bir kitap yayınladı:
“Hz. Mevlânâ, Mevlevilik ve Maraş Mevlevihânesi”
KSÜ öğretim görevlisi Mesut Bilginer ve bu sahanın araştırmacısı Ali Avgın’ın müşterek yazdıkları okunası bir kitap bu. Bir hayli araştırma ve emek sonucunda meydana geldiği muhtevasından belli. Kitabın müellifleri aynı şehirde Mevlevî Derneğinin de baş müdavimleridir. Bu yola sevdalı iki insan Maraş Mevleviliğinin ve mekânlarının Dulkadiroğulları Beyliği’nden bu yana tarihini ve bugüne kadar süren safahatını yazmaya karar vermişler.
Mesut Bilginer’in görüşleri hayli anlamlı: “Biz iki muhasebeci olarak uzman olmadığımız bir konuda erenlerin himmetiyle yol almaya çalıştık. Hakkını teslim edelim; daha çok Ali Avgın bey gayret etti. Bulduğu bil ve belgeleri köşe yazılarına aktardı; böylece pek çok kişi, bu gün Saatçiler Garajı olarak bildiğimiz çarşının aslında Mevlevî Dergâhı olduğundan haberdar oldu. Ali beyin tabiriyle ‘Fransızların yaktığı, vakıfların sattığı’ Maraş Mevlevîhânesi, ticarethâne oldu da ne oldu? Bu kültür sırlandı mı?”
Nihayetinde ortaya emek mahsulü, faydalı ve güzel bir kitap çıkmış. Maraş Mevlevilik tarihini öğrenmek isteyenlerin müracaat edeceği bu kitap hakkında yazar Ali Avgın’ın görüşleri ise şöyle:
“Gayem, bir zamanların en önemli mevlevihâneleri arasında yer alan Maraş Mevlevihanesini Kahramanmaraş’a yeniden kazandırılmasını sağlamak. Şimdi hali içler acısı ve bu konu üzerine de yakında kitabımız Dulkadiroğlu Belediyesi işbirliğiyle çıkacak. Maraş’ta bir zamanlar önemli bir Mevlevihânenin var olduğunu yakın zamana kadar çoğumuz bilmiyorduk. Şu anda Mevlevihâne mevcut mu? Derseniz, tabiî ki değil, yerinde yeller esiyor. Maraş Mevlevihânesi, Kahramanmaraş Kapalı Çarşı külliyesi içinde, Saatçılar Garajı olarak bilinen yerdeydi. Dulkadiroğullarının son hükümdarı, Alaüddevle Bozkurt Bey’in en önemli Vakıflarındandı. 1510 yılında Yum Dede Zaviyesi ismiyle inşa ettirmiş ve masraflarının karşılanması için de; Kapalı Çarşıda 10 adet dükkan, Ardıl Nahiyesinde bir Değirmen ve Seki Çınarında bir mezra da vakfetmişti.”
----------------------------------------------
BİR HİKÂYE KİTABI: “KAYIP KAHRAMANLAR”
Recep Şükrü Güngör, Kahramanmaraş doğumlu. Edebiyat öğretmenliği yaptı. Yüksek lisansının ardından “Bağdatlı Hüseyin Murtazâ Efendi’nin Tezkire-i Evliya-i Bağdat” adlı eser hakkında çalışmalarıyla “doktor” unvanı aldı. Yalnızardıç, Yitik Düşler, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Kaşgar, İksir, Değirmen, Sühan olmak üzere birçok edebiyat dergilerinde yazdı.
“Yüreğimin Mevsimi ”, “Hüsn ile Aşk”, Âdem ile Havva”, “Yas Ayini”, “Can Ağrısı”, “Kayıp Ruhlar Kıraathanesi”, “Memleket Meselesi” adlı hikâye kitaplarının yanında “Yüksek Uçuş” (roman), “Gök Maceramız”(deneme), “Evimizin Direği Babam” (anı), “Dağlar Hey” (deneme),”Kırmızı Şapkalılar” adlı çocuk kitapları da yayınlayan Recep Şükrü Göngör’ün son yayınlanan kitabı “Kayıp Kahramanlar” (İncir Yayıncılık) bir hikâye kitabıdır. Hikâyeler dört bölüme ayrılmış: “Bizim Sokağın Öyküleri” , “Göz Kırpan Öyküler”, “Donu Kısa Öyküler”, “Bizim Adamın Öyküsü.”
Kitabın alâmet-i fârikasını iyi hikâyecilerden Necip Tosun’un arka kapakta yer alan yazısı anlatıyor: “Recep Şükrü Güngör, geleneksel tahkiye esasına yaslı, insan psikolojisini öne çıkaran memleket meselelerine eğilir. Daha çok Anadolu insanının insani sıcaklığını, yoksulluğunu klasik anlatım tarzına sadık kalarak hikâye eder. Tüm öykülerde bir sohbet anlatısı merkezdedir. Daha çok Esendal’da, Mustafa Kutlu’da gördüğümüz söyleşi anlatı tekniği belirgin olarak öykülerde yer alır.”
Sözün özü; hikâye sevenler bu kitabı okusun.
--------------------------------------------------------
YARIN DERGİSİ EKİM-KASIM 2017 / 2. SAYISI OKUYUCU HUZURUNA ÇIKTI
1.Sayısı “Hür Tefekkürün Kalesine Yeni Bir soluk” ilânıyla çıkan, sahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü Murat Açıkgöz’ün yaptığı “Edebiyat, Sanat, Fikriyat Dergisi Yarın” nın Ekim-Kasım 2017/ 2. sayısı çıktı! “Yarın’a söyleyecek sözümüz var” beyanıyla çıkan derginin bu sayısı “Hasan Sağındık: Ağıdı Yakılmamış çocukların ozanı” dosyasıyla çıkmış.
Usta şair Bahaettin Karakoç’un da katıldığı bu dosyaya TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı’nın yanı sıra Uğur Işılak, İbrahim Sadri, Eşref Ziya Terzi, Aykut Kuşkaya, Arif Nazım, Osman Öztunç, Ziya Uğur, Ahmet Türk, Ali Parlak, Mehmet Karanfil, Lütfi Şehsuvaroğlu, Enderhan Karakoç, Hasan Hüseyin Öz, Mahmut Bıyıklı, Ömer Koca, Orhan Kavuncu ve Ahmet Yenilmez de katılmış.
İrtibat adresi: dergi@yarin.com.tr /yarindergi@gmail.com
-------------------------------------------------------
HECE TAŞLARI ŞİİR DERGİSİ 33. SAYISIYLA GELENEKLİ ÇİZGİSİNİ SÜRDÜRÜYOR
Sahipliğini, gelenekli hece şiirinin günümüzdeki yaşatıcılarından şair Tayyib Atmaca’nın yaptığı ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2017 yılı internet dergiciliğinde yılın ödülüne layık görülen “aylık şiir dergisi hece taşları” Kasım 2017/ 33. sayısı okuyucu huzuruna çıktı. Derginin Mündericatı şöyle:
Mehmet Avşar / Ali Akbaş / Mehmet Aycı / Tacettin Şimşek / Mustafa Ökkeş Evren / Şükrü Türkmen / Ahmet Doğan İlbey / Dr. Halil Atılgan / Fikret Görgün / Salih Erol / Süleyman Pekin / Taner Karataş / Mustafa Özçelik / İlhami Bulut / Yasin Usta / Mevlüt Yavuz / Kadir Kahraman / Ali Kemal Mutlu / Erol Boyunduruk / Köksal Cengiz / Âşık Cemal Divani / Erol Koca / Hacer Alioğlu / Mehmet Durmaz