Konuşmasına AK Parti büyük kongresi sürecini değerlendiren Ahmet Özdemir, “AK Parti Türkiye'de iktidar olduğu 19 yıldır, kurulduğu 20 yıldır birçok şeyi gerçekleştirdi, birçok ilki yaşattı insanımıza. Tabiri caizse ülkemizin sınıf atlamasına, ufkunun değişmesine sebep oldu. Ve bunları yaparken de her seçim öncesi kongrelerin de yenilendi güçlendi. Seçim öncesi kongre yapmak riskli olur, denilen zamanlarda bile kongrelerine yaptığı daha güçlü kadrolarla geldi” dedi.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali hakkında açıklama yapan Özdemir, “İstanbul sözleşmesi bizim hayatımıza 2002 yılında girdi. Biz 19 iktidardayız. 3 Kasım 2002’den beri iktidardayız. 2012 yılında İstanbul Sözleşmesi kadına şiddetin engellenmesi, kadının aile içindeki konumunun güçlendirilmesi eşe karşı özellikle ve mülteci kadınlarla ilgili birçok hakkı düzenleyen bir sözleşme. Avrupa'dan ve dünyanın birçok yerinden de birçok insan bu sözleşmeye imza koymuş, Türkiye'de bu sözleşmeyi kabul edenlerden bir tanesi. Uluslararası sözleşmelerin usulüne uygun ülke içinde yürürlüğe girmesi için anayasanın 90. maddesi gereğince kabul edilmesi gerekir. Kabulden sonra da sözleşme bunu bize dayatıyor. Ve iç mevzuat düzenlemek gerekir. Sözleşmenin kriterlerini uygulamaya yönelik bir iç mevzuat düzenlemek gerekir. Arkasından da 6284 bir iç mevzuatı yani eve aileye ve kadını korumaya yönelik bir mevzuat düzenlemesi yapılmış o tarihten beri de hayatımızda. Kamuoyunda uzun süredir konuşulan bir konu bu biliyorsunuz kadın cinayetleri oluyor ve bazı eşler canice, canavarca hisle yada eşlerini sokak ortasında katlediyorlar. Buda gündeme geldiğinde birçok basın kuruluşunda, birçok sosyal medya kuruluşunda sözüm ona aydın olanlar, sözüm ona sanatçı olanlar, şöyle başlıklar atıyorlar, ‘İstanbul sözleşmesi uygulansaydı bu cinayetler olmayacak’ diye. En son Samsun'da gerçekleşti hunharca eşini ve yerde çaresizce yatan bir kadına küçük çocuğunun gözler önde tekmeledi. Muameleye hiç istemeyeceğimiz kimsenin vicdan sahibi bir insanın izlediğinde vicdanı sızlamayacak kimse yoktur. Halbuki İstanbul Sözleşmesi bizim hayatımızda 2012’den beri vardı ve bu kadın cinayetlerinin arttığı süreçte de İstanbul sözleşmesi hem uluslararası sözleşme olarak hem de iç mevzuat olarak hayatımızdaydı. Fakat İstanbul Sözleşmesinin kadına ya da aileyi ciddi olarak korumadığına dair bu süreçten dolayı, meydana gelen bu sorunlar hem iç siyasetimiz de iktidarımıza da geliyordu. İstanbul sözleşmesi yürürlükte olan iç mevzuatı yürürlükte ama kadına şiddet artarak devam ediyor. Demek ki, İstanbul sözleşmesi kadına şiddetin önünde bir engel değil. Cumhurbaşkanımızda bu şikayetleri dikkate aldı, 6 aydır bu konuda bir çalışma yapıyordu. Hem partimiz, hem sivil toplum kuruluşları ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararı aldık” diye konuştu. HDP'nin kapatma davasıyla ilgili yöneltilen soruya Özdemir, “Kapatılmazsa bunun için farklı önlemler alınabilir mi? Çünkü biri terörle arasına mesafe koyamayan bir parti mecliste bulunması toplumun büyük bir kesimini üzüyor. Kapatılmalı yada kapatılmamalı diye bir kesin hüküm veremeyiz. Şimdi Halkların Demokratik Partisi’nin PKK’yla omuz omuza sırt sırta verip işlem yaptı. Günbegün ortada ayan beyan ortada ki, bu konuda bu toplum da yok ya onların PKK ile ilişkisi yok diyebilecek bir vatandaşımız yok bu kesin. Şimdi geçmişte HDP'ye ve onların uzantıları da şöyle sanıldı söylenildi ya siyaset yapmayı tercih edin. Yada tercih eden alanlar bunun ikisini birden yapmaya çalıştılar ve siyasetlerine ve tehdit unsur olarak PKK'yı hep kullandılar. Son olayda da İçişleri Bakanımızın videosunu yayınladı. Pervin Buldan görmüş ise, sırtını kime dayadıklarını açık seçik söylüyor. Şimdi bizim yaklaşım tarzımız siyasi tarihimizde de parti kapatmalar çok oldu. İşte şu anda HDP'nin kapatılmasına karşı olanlar var ya geçmişte de; sizi bak kapatıldınız, haksızlığa uğramıştınız diyorlar. Bu iki olay aynı örnek değil önce onu söyleyelim. Refah Partisi kapatıldığında Refah Partisi ile ilgili iddianamede hiçbir terör örgütü olay yoktu, hiçbir terör propagandası yoktu, teröre bulaşmış hiçbir milletvekili yoktu. Terör, silah, kan ve insan öldürmeyle ilgili hiçbir itham yoktu. Ama kapatıldı. HDP'nin kapatılmasıyla ilgili iddialarda ve ithamların tamamı terörle ilgili, ülkenin güvenliği ile ilgili askerimizin şehit edilmesiyle ilgili PKK ile ilgili tamamı böyle. Partilerin tüzel kişilikleri ve şahsiyetleri yoktur, tüzel kişilikleri vardır, tüzel kişilerde suç işlemezler, içinde suç işleyenleri cezalandıralım yaklaşım tarzımız buydu ve bu yaklaşım tarzı ile devam ediyoruz. Şimdi HDP’nin içinde teröre destek verenler, terör propagandası yapanlar terörün içinde olanlar cezalandırılmalı, cezalandırılıyorlar da ve bu konuda hem İçişleri Bakanlığımız, hem Milli Savunma Bakanımız, hem de yargı üzerine düşeni sonuna kadar yerine getiriyor” diye cevapladı.