Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Gurup Başkanvekili Mahir Ünal, katıldığı bir televizyon kanalında, İsrail’in Doğu Kudüs’e dönük saldırılarını, siyasetin temel başlıkları, anayasa çalışmaları ve Ali Babacan’ın açıklamaları hakkında değerlendirmede bulundu.
İsrail’in Filistin'de uyguladığı insanlık suçlarıyla ilgili devletin tüm kademelerin önemli bir diplomasi yürüttüğünü kaydeden Mahir Ünal, “Her şeyden önce İsrail'in 1948'den bugüne Filistin'de uyguladığı insanlık suçlarının özellikle 1967'den sonrasının Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılana bileceğine ilişkin yargı yetkisine sahip olduğuna dair biliyorsunuz bir kararı var. Yani 1948'den bugüne baktığımızda Filistin sorunu adeta bir insanlık sorunu insanlığın vicdanı önünde duran bir sınav kağıdı gibi adeta. Şimdi bütün dünyanın buraya dönük ilgisini çekmek ve dünyayı harekete geçirmek için hem Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Cumhurbaşkanımız, dışişleri bakanlığımız inanılmaz bir diplomasi yürütüyor. Bu sorumluluk Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi grubu bulunan grubu bulunan bütün siyasi partilerin ortak bir sorumluluğuydu aslında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop'un da ciddi girişimleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi çok etkili, bütün dünyayı göreve çağıran bütün dünyaya seslenen bir bildiri yayınladı. Bundan sonrası ne olur? Bundan sonrası ile ilgili hem dışişleri bakanlığımızın hem Cumhurbaşkanımızın bizzat yürüttüğü telefon diplomasisi ile işte bugün Arap Birliği toplandı ve Arap Birliği ilk defa bu konuda ses verdi. Cumhurbaşkanımız Malezya'dan, Endonezya'ya kadar ciddi bir liderlerle telefon diplomasisinin sonuçları olacaktır. Önümüzdeki süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda yeni ne olabilir üzerine düşen hangi sorumluluklar olabilir? Bunları Tabii ki değerlendirecektir” dedi.
Ünal, konuşmasının devamında İsrail'i korumak olan bir anlayışla karşı karşıya olduklarına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “En Son saldırıda yani Gazze şeridine yaptığı saldırıda 13 tane çocuk hayatını kayıp toplam 43 dairesi gün hayatını kaybetti ve İsrail gazetecileri öldürüyor. İsrail kadınları öldürüyor, çocukları öldürüyor, sivilleri katlediyor, masum insanların acımasızca Dünyanın gözleri önünde oluyor mesela iki gün önce bir fanatik Yahudi arabasıyla bir Filistinliyi ezdi bütün dünyanın gözü önünde ve İsrail polisi tarafından korundu. Açık bir şekilde ve bunlar canlı yayında yaşandı. Birleşmiş Milletlerin 2016'da aldığı kararlar var. Yine işte uluslararası ceza mahkemesinin bu konuda yetkisi var yani yargı yetkisine sahip olma kararı var. Daha öncesine dair Birleşmiş Milletlerin onlarca bu konuda kararı var. Peki, ne oluyor da İsrail'e dönük hiçbir ülkeden bir ses çıkmıyor. Kaldı ki, Kudüs sadece Müslümanların değil yani Kudüs'ün tek tipleştirilmek istenmesi sadece Müslümanların bir aynı zamanda Hristiyanların da. Çünkü Kudüs 3 ilahi din şimdi çok büyük bir anlam atfediyor ve Osmanlı döneminde 3 semavi dinin temsilcileri Kudüs'te kardeşlik içerisinde yaşadılar. Farklı sorumlulukları üstlenerek kardeşlik içerisinde yaşadılar. Peki neden bugün İsrail Kudüs'ü tek tipleştirilmek Müslümanları ve Hristiyanları adeta temizlemek istiyor? Bu sorunun bu sorunun cevabı çok önemli. Bu sorunun cevabını dünyaya baktığımızda ABD'nin politikalarına baktığımızda, Fransa'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın yaptığı açıklamalara baktığımızda görüyoruz. Özellik bugün bizim özgür ve bağımsız medya dediğimiz medyanın açıklamalarına baktığımızda kullandığı dile baktığımızda Yani BBC’nin CNN’nin kullandığı dile baktığımızda açık bir şekilde İsrail'i koruma sorumluluğu. Yani özgürlük tarafsızlık bağımsızlık bir tarafa bırakılmış açık bir şekilde İsrail'i koruyan ve bütün sorumlulukları ve görevleri 1948'den beri İsrail'i korumak olan bir anlayışla karşı karşıyayız. 1948'den öncesine gittiğimizde biliyorsunuz İsrail bu topraklarda varlığını bir proje olarak başlattı.
Yani Theodor Herzl'in Sultan II Abdülhamit'ten Filistin'i satın almak istemesi ve Sultan Abdülhamit Han'ın Herzl’e verdiği cevap ve ondan sonraki sürece baktığımızda aslında burada rasyonel bir şey yok. Bu söylediğim tespiti önemsiyorum. Yani uluslararası hukukun, diplomasinin, insan haklarının, insanlığın üzerinde yükseldiği bütün değerlerin bildiğimiz bütün insanlığa dair şeylerin İsrail projesi karşısında bir anlamı yok.”
“İSRAİL, İSRAİL'DEN İBARET OLSAYDI BUGÜN BU SORUN ÇÖZÜLÜRDÜ”
İsrail’in İsrail'den ibaret olmadığını dile getiren Ünal, “Yani burada meseleyi anlamak için İsrail’i rasyonel uluslararası hukuk uluslararası ilişkiler diploması bildiğimiz bütün insani değerler çerçevesinde İsrail’i değerlendiremeyiz. İsrail bölgede fanatik Yahudilerin büyük İsrail Devleti hayalini gerçekleştirmek için oluşturdukları bir proje adı ve İsrail İsrail'den ibaret olsaydı bugün bu sorun çözülürdü. Ama İsrail İsrail'de ibaret olmadığı için ve İsrail’in arkasındaki bütün sektörleri, yani medyadan, dijital medyaya, moda dünyasından medyaya kadar çok geniş bir inanç. Altını çizerek söylüyorum inanç. Çok derin bir tarihsel kadim bir proje yattığı için rasyonel bir şey konuşmuyoruz. Eğer rasyonel bir şeyi konuşsak bir Yahudi'nin gidip yüzlerce yıldan beri orada oturan bir Filistinli aileye burası artık benim evim dediği sahneleri izledik. Yani insanların yüzlerce yıldan beri oturduğu evlerini gidip ellerinden alan insanlar var. Ve bu insanlar eğer o yüzlerce yıldan beri oturdukları nesillerden beri oturdukları evlerden çıkmaz zorla çıkarılıyorlar, tutuklanıyor çocukları öldürülüyor. Bu insanlar dünyanın gözü önünde katlediliyor. Bildiğimiz bütün değerler, savaş suçuna dair, katliamlara dair, gazeteciliğin dokunulmazlığına haberin dokunulmazlığına dair çocuklara dair kadınlara dair, insan olmaya dair, bütün değerler orada yok edilirken bütün dünya sessiz kalıyorsa biz burada bir rasyonaliteden konuşamayız” diye konuştu.