Aç canavara (HDPKK’ya) tahabbüb, yâni sevgi göstermek, muhabbet beslemek, siyaseten de olsa, müdârâ icabıda olsa hayırlı bir netice hâsıl etmeyeceği belliydi.
“Aç canavara karşı tahabbüb, onun merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister... Bu sebeple canavara karşı şefkat, merhamet ve muhabbet değil, onu defedecek tedbirleri bulmak ve cesaretle uygulamak gerekir” diyor Said Nursî Hazretleri.
Şartlar icabı insanlarla iyi geçinmek için İslâm’ın dışına çıkmadan güler yüz göstermek, gönlünü almak ve idare etmek gibi birçok mânası bulunan “müdârâ” yoluyla “HDPKK” nın uslu duracağını ve devletle iyi geçineceğini sanmak, basiretsizliğin, yâni bu kanlı belânın ilerisini kestirememin veya nasıl bir yol alacağını düşünemememin bir alâmetidir.
AÇ CANAVAR SEMİZLEŞİRKEN NE YAPIYORDUNUZ?
Devlet ve hükümet erkânının, “Açılım” yoluyla semizleşen “HDPKK” nın Türkiye’yi kanlı iç savaşa sürükleyen, asker ve polisimizi şehit eden bir canavara dönüşeceğini, bu canavarın dişlerinin ve tırnaklarının çekilip, ardından boynunun kırılmasının gerektiğini bilmeleri gerekirdi.
Varlığı ve gayesi itibariyle “aç canavar” vasfına sahip olduğu, eninde sonunda canavarlık iştihasının artacağı gayet açık olan “HDPKK” nın tenkil edilmesi, yâni ortadan kaldırılması lâzımdı. Aç canavara taviz verilirse devamını ister ve bu istekler hiç bitmez. “Düşmana merhamet eyleme asla / Merhametten doğan hep maraz olur.”
“HDPKK” o kadar semirmiş, şişmiş ve azgınlaşmış ki onca istihbarat gücüne rağmen devlet ve hükümet erkânı bu canavarın bölgedeki kanlı faaliyetlerini nasıl görememiş, hayret!
Aç canavarın yandaşları ve enikleri askerî mekânların karşısına geçip bizim askerlere “nanik” yapıyor, “cop” atıyor ve sonra da küfrederek geçip gidiyorlarmış. Oysa biz oralarda Türk devletinin hükümfermâ olduğunu sanıyorduk.
Bu habis ve kanlı canavarın icrâ-ı faaliyet eylediği bölgede belediye personelinin çoğu bu canavarın, yâni “HDPKK” nın mensubu oluyor ve kılık değiştirerek kanlı hizmetlerini gerçekleştiriyor, fakat nasılsa devlet ve hükümet kuvvetlerinin bundan haberi olmuyor.
“Haberimiz vardı” diyorlarsa, “müdârâ mı yaptınız, yaptınızsa nasıl bir hamakat içinde müdârâ yaptınız?” sualine samimi cevaplar verirlerse itimat kazanırlar ve hayırlarına olur.
KÖPRÜLER, YOLLAR MAYINLANMIŞ, NASILSA HÜKÜMET KUVVETLERİNİN HABERİ OLMAMIŞ!
Askerin, polisin giremediği nice beldeler varmış ve oralarda aç canavarın nicedir hazılıklar yapmış, yolları ve köprüleri mayınlamış, beldelerin çoğunda mevzilenip mühimmat yapmış, kan içmeye aday yeni eleman temininde bulunmuş ve tâlim yaptırmış, fakat nasılsa devlet ve hükümet büyükleri bundan bir endişe duymamışlar.
Vay, benim ülkem vay!
Kanlı şer örgütü “HDPKK” sinsi taktikler geliştirmiş, şehir ve ilçelerde isyan porovası ve terör türleri üstüne kurslar vermiş, fakat nasılsa devlet ve hükümet sahipleriyle istihbarat mensuplarının bunlardan haberi olmamış.
İnsanın havsalasını ve güvenlik mantığını altüst eden bu vahim durum karşısında ister istemez akla şu soru geliyor: İstihbarat teşkilâtları bakım ve onarım sebebiyle geçici olarak kapalı mıydı?
AÇ CANAVARI, YÂNİ HDPKK’I İTLAF ETMEYE YEMİN EDİN
Akla gelen bir başka soru da, devlet ve hükümet erkânının basireti mi bağlandı, dilleri mi lal oldu da aç canavarın, yâni “HDKK” nın bu denli semizleşip birdenbire iştahının artacağını görüp sezemedikleri hakkındadır.
Zihniyetleriyle iyi niyetli olmalarına rağmen, “aç canavar tahabbüb” siyasetinin hayırlı olmayacağını maalesef hesap edemediler. Târihimiz bize gösteriyor ki devletin bekâsı meselesinde iyi niyet yetmiyor, recüliyet ve ufuk sahibi olmak da gerekiyor.
Darbeci vesayet Cumhuriyetinin yaptığı yanlışlarla iyice azan Kürt yarası için yapılacak tedavi belliyken, kanlı terör örgütü “HDPKK” yı aracı statüsüne alıp pazarlık yapmak yanlıştı. Yanlıştan daha öte; fenâydı fenâ!
Dolayısıyla “Aldatıldık”, “Kandırıldık”, “İstismar Edildik” ve “Süreci Dondurduk” pişmaniyeleri geç kalmış ikrardır. Bu pişmaniyeler, milletten teveccüh gören hükümetin varlığına bir miktar gölge düşürmüştür ki telafisi ancak Yavuz iradesine sahip olduğunu göstermekle mümkündür.
Devlet ve hükümet olanların milletin yüreğini soğutması için “din ü devlet, mülk ü millet nâmına iman kuvvetimizle ve bütün savletimizle taarruza geçtik ve bu canavarı itlaf etmeye azmettik” diyerek millet nezdinde kahraman olmayı denesinler.
Yüreğimiz yaralı, ne diyelim?
-------------------------------------------------------------
ŞİİR YÜKLÜ BİR EDEBİYAT DERGİSİ VAKT-İ SÜKÛT
Hatay’da genç bir grubun gayretleriyle çıkan ve Memduh Atalay ve Hasan Ejderha gibi kıdemli şairleri de bünyesine katmasını bilen Vakt-i Sükût Dergisi (Ağustos 2015 ) 4. sayısı ile okuyucu huzurunda. Her sayısında yüreğe işleyen dokunaklı bir söz okuduğumuz Vakt-i Sükut’ın bu sayısındaki kapakta “Açalım Muhabbet Kapılarını Sonuna Kadar” sözü, bir mânada şiir ve edebiyat yolundaki hâlis niyetlerini ifade ediyor.
Cemal Safi adlı şairle söyleşi var. Bu sayının şair ve yazarlarının bir kısmı âşina isimlerden oluşuyor:
Hasan Ejderha - Yere Üflemek, Memduh Atalay - Bir Memleket Özlüyorum, Bestami Yazgan - Aklın Boynu Bükülür, Tayyib Atmaca – Yalnızlık, Şeyhşamil Ejderha - Refikim ve Rakibim, Hasan Fahri Tan – Kapı, Saliha Güngör - Susmanın Kusuru, Kadir Erdoğan – Gel, Gazi Balci - Kırk Kapısı, Ejder Turan - Bir Yudum Karanlık, Mustafa Mete Yeşiloğlu - Bestelenmemiş Bir Şarkı, Ahmet Menteş - Derman Sızım, Rabia Çabukol - Hücreleme Bakış, Mehmet Yıkılmaz - Varlık ve Toprak, Kadir Soydan -Kapı(l)dım Kapanmayı Dilerken, Adem Tokaç – Ötelerden, Murat Mahya Gürses – Birileri, Muhammet İbrahim Balcı- Bir Alem, Bir Elem, Ali Parlak – Çiy, Osman Aytekin - Sevgi Çiçekleri, Hasan Konç - Bu Kapıdan Gir de Gör, Hüseyin Üstüntaş - And Olsun, Şule Şahintepe- Ah Mine-l Aşk, Bekir Fuat–Yol, Abdulkadir Şahin- Huzursuz Bir Düşünür "Cemil Meriç", Güven Fatsa - Leyla Kapısı, Adem Çavuşoğlu - Hiçinci Şahıs, Muhammed Emin Metin – Afra, Nursel Tülüce - En Olmadık Adama Sordum, Çetin İdem - Kuş Misali, Rabia Barış- Hâlâ Şair Olamadım, Seda Kuru - Hayat Not(a)ları, Murat Arıcı - Sükût-ı Hayal, Ülkü Güven - Senin Şakağına Düştüm İlkin, Dursun Bulut - Merhaba Gülüm, Feruz Arslan - Edebi/yat, Abdulbari Karabeyeser - Ah Aşkı Anlayabilsek, Kevser Kılnç - Bir Garip Yolcu/ Bir Garip Hancı, Muhammed İsa Öztürk- Gecenin Gözbebekleridir rüya, Nermin Karakurt – Şehidim, Nida Gülen - Bir Şair, Mustafa Kul - Aç Kapını, Şahin Şanal - $ € ₺, İbrahim Türkhan - Çeviri Şiir: Üzülürüm (Şair Turganbek Cunuşaliyev)
-----------------------------------------------
GELENEKLİ ŞİİRİN HÂMİSİ: HECE TAŞLARI ŞİİR DERGİSİ
Gelenekli tarzın şairlerinden Tayyib Atmaca’nın Yayın Müdürlüğünde Eskişehir /Odunpazarı’nda çıkan aylık internet şiir dergisi Hece Taşları’nın Ağustos 2015 / 6. sayısı geldi. Derginin alâmet-i fârikası hece vezniyle yazılan şiirlere yer veriliyor ve nesirler de hece vezniyle yazılmış şiirler hakkında yazılmış olan yazılardır. Derginin bu sayısı, yaşı yarım asrı geçen kuşağın çok okuduğu merhum şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na ayrılmış. Bu sayının şair ve yazarları takipçilerinin bildiği isimlerdir:
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Mustafa Ayvalı, İsmail Göktürk (aczî), Nuri Peksöz, Eyüp Şahan, Talat Ülker, Mehmet Özdemir, Mecit Teymurifar Sefa, Günerkan Aydoğmuş, Bestami Yazgan, Ömer Aydoğan, Tayyib Atmaca, Mehmet Pektaş, Hasan Fahri Tan, Erdal Noyan, Azade Turap, Salih Özel (evreni), İsmail Kutlu Özalp, Mustafa Benekli, Habib Karasakallı, Yasin Usta, Halit Yıldırım, Mehmet Fatih Köksal, Âşık Huzurî
--------------------------------------