Üzerinde çok tartışma olan bir konuya değinmek niyetindeyim. Alınmak, gücenmek yok lakin. Ne bizimkiler yerinsin, ne karşı mahalledekiler sevinsin. Kendi penceremden doğru gördüklerimi paylaşıp, yanlış gördüklerimi söylemek zorunda hissettim. Belki bir gün birileri 657 sayılı yasayı değiştirir de bunları mazide kalan birer acı/tatlı anı olarak hatırlar hale geliriz.
Efendim;
- Memur devletin kendisini tayin ettiği yerde devletin işlerini yapan ve devletten maaş alan kişidir.
- Memur, devletin vatandaşı olan herkese karşı vicdanen sorumludur.
- Kendisine verilen işi bihakkın yerine getirmekle mükelleftir.
- Aldığı ücret, devletin tüm vatandaşlarından toplanan vergilerle ödenmektedir.
- Vatandaşlar arasında ayrım yapamaz. Velev ki vatandaş hırsız olsun, terörist olsun, milyon tane suça bulaşmış olsun.
- Amirlerinin kanun ve kural dışı isteklerini yerine getiremez.
- Rüşvet alamaz ve veremez.
- Yönetici ise, emri altında çalışan diğer memurlara karşı ideolojik ayrım yapamaz. Mobing uygulayamaz.
- Kendisini atayanların hukuk dışı –ve hatta yasal- işlerinin takipçisi olamaz.
- Kendisine tahsisli herhangi bir hakkı şahsi işleri için kullanamaz. Bu hizmet aracı vb. olabileceği gibi herhangi bir başka hak da olabilir. Kanunlarımız çoğu araca hizmet aracı demektedir. Makam aracı sınırlı yetkideki bürokrat için geçerlidir.
- Anasının evinde oturuyor halde olsa idi kendisine sunulması ihtimal dâhilinde olmayan ikramları alamaz.
- Memuriyetinin yanında ek işler yapamaz. Hele ki yaptığı işler ifa ettiği vazifeyi aksatıyorsa bunun bir haksız kazanç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
- Memur olmak için sınırsız sayıda kapı aşındıramaz. Sınav sorularını ve başkasının sırasını çalamaz.
- Siyaset yapamaz. Taraf pek tabi ki olabilir, olacaktır da. Lakin tarafı olduğu ideolojinin kendisinden yasal hakkı olan işleri talep eden vatandaşa karşı olumlu ya da olumsuz yansıması olamaz.
- Tarafı ya da karşıtı olduğu siyasi düşünceleri arkadaş ortamlarında paylaşıyor rahatlığında sosyal medyada, basın yayın organlarında paylaşamaz.
- Mensubu olduğu tarikat, cemaat ve sair oluşumların propagandasını yaparak, çalıştığı kurumdan oralara adam devşirmeye çalışamaz.
- Mesai arkadaşlarının yetişmesi ve donanımlarını artırması için özverili ve gayretli olmaya çalışır. Bunu yaparken ayrım yapamaz. Mesaisini paylaştığı her ferde eşit davranmak mecburiyetindedir.
- Mesai mefhumunu saatlerle kısıtlayamaz. Yeri geldiğinde sabahlara kadar çalışmayı ibadet telakki eder.
- En aciz vatandaşa karşı muamelesiyle, en şerefli sayılanlara karşı muamelesinde farklılık sergileyemez. Hizmet verdiği vatandaşın ayağına gelmesini beklemeden, vatandaşın ayağına kadar hizmeti götürmeyi Hakk’a hizmet sayar. Bunu yaparken siyaseten etkin olanları, kimsesi olmayanlara tercih edemez.
- Yasal olarak hakkı sayılabilecek, ama Allah indinde helal olmayan işlere tevessül edemez.
- Elinde olan yetkiyi, birilerini ezmek ya da birilerini yüceltmek için kullanamaz.
- Mesai saatleri içinde şahsi işleriyle meşgul olup vatandaşın işini geciktiremez.
- Evindeki sıkıntılarını kurumuna yansıtamaz. Buna sebep olarak, işlerin yürümesini olumsuz etkileyemez.
- Hayır kurumunda dahi çalışıyor olsa, mesaisinden alıp, o hayır kurumuna veremez.
- “Kahir ekseriyetin yaptığı bu şekilde” deyip, yanlış yolda olan çoğunluğa uyamaz.
- Çalıştığı süre zarfında mazlumları memnun etmeye, şedit ve azgınları ise devlet işlerinden mümkün olduğunca uzak tutmaya gayret gösterir.
- Kadınlarla ilişkilerine dikkat eder. Haram olan yakınlaşmalardan uzak durur. Haddi aşmaz.
- Allah’ın koyduğu hududu çiğnemeyi göze alamaz.
- İlahi kuralları pörsütmek ve kendisine alan açmak amacıyla tevilcilik yapmaz.
- Net ve alnı açık bir duruş içinde olur.
Bunlar aslında sadece memurlarda olması gereken vasıflar olarak sayılamaz ancak iş görenler ve devlete şekil ve kimlik verenler olarak memur kitlesi bu vasıfları taşır hale geldiğinde eminim birçok olumlu değişikliği de beraberinde görebiliriz. Özellikle iki kitle -ki bunlar öğretmen ve imamlarımızdır- bu hususlara dikkat ettiğinde yaşanası bir ülkemiz ve mutlu bir milletimiz olacağından hiç şüphem yok.
Demiştim ya, darılma gücenme yok. Kanun koyucu bunlar yapılabilir diyene kadar benim fikrim bu. Milletin seçtiği irade bir gün hepsi serbest derse, o zaman başka şeyler yazmaya başlarız.
Vesselam.