Osmanlı döneminde çocuklar 4 yaşında eğitime başlardı
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Cevdet Kabakçı Cumhuriyet tarihinden günümüze eğitim sistemini gazetemizde değerlendirdi.
Osmanlı döneminde çocukların 4 yaşında eğitime başladıklarını belirten Cevdet Kabakçı eğitimin zincir olduğunu ve bu zincirin ilk halkasının aile olduğunu söyledi.
Cevdet Kabakçı açıklamasında; “Türkiye cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana eğitim tarihine bakmamız lazım. Biz Osmanlı devletini kaybettikten sonra genç bir cumhuriyet kuruldu. 30 milyon nüfustan 8 milyon nüfusa düştük ve 5 milyon nüfus ülkemize göç etti. Tam anlamıyla Ana görevi gördük. Bir kurtuluş savaşı oldu. Devletimiz yıkılmadan önce devletimizin yıkılmasına neden olan en önemli etkenlerden birisi emperyalist ülkelerin, yani Amerikalıların, Almanların, İtalyanların ve bunlar gibilerin bizim ülkemizde açmış oldukları emperyalist okullardı. Hatta Osmanlının gidemediği köylere kadar misyoner okullar açtılar. Cumhuriyetin kurulmasından önce Osmanlının uzun savaş döneminde medreselerin gerilemesi sonucu azınlık çocukları okullarına aldılar. Osmanlı kendi çocuklarını bu okullara vermedi ama Ermeni çocuklarını, Rum çocuklarını ve Yahudi çocuklarını bu okullara aldılar ve kendi milletçiliklerini başlattılar. Kahramanmaraş’ta da onlarca misyoner okulları açtılar. Değişik yerlerde bu tür okullar açıldı ve Ermeni çocukları yetimhane adı altında yetiştirildiler. Kurtuluş savaşının bitimi ile birlikte bu okullar büyük oranda kapatıldı. Bunların hedefindeki Alman okulları Amerikanlara teslim edildi.” ifadelerini kullandı.
“İLK LİSE 1940’LI YILLARDA AÇILDI”
Kahramanmaraş’ta ilk lisenin 1948 yılında açıldığını söyleyen Cevdet Kabakçı, Türkiye’nin 45 yılı aşkın bir savaşın içerisinden çıkarak eğitime yöneldiğinin altını çizdi.
Cevdet Kabakçı; “Anadolu’da kurulan Türkiye Cumhuriyeti fakir bir devletti. 45 yılı aşkın süren savaş sırasında eğitimde geriye gitmiş. Karınlarını doyurmak için neler yapması gerektiklerinin derdine düşmüşler. Osmanlı’dan almış olduğu devri de hızlı bir şekilde geliştirememiş. Örneğin Kahramanmaraş’ta ilk Anaokulu 1930 yılında açılıyor. Daha sonra o okul da kapanıyor. Sonrasında kız meslek lisesinde 1973 yılında tekrar bir anaokulu açılıyor. Peygamberimiz beşikten mezara kadar ilim öğrenmemizi istiyor. Biz nasıl olur da cumhuriyetten sonra anaokullarımızı ihmal ederiz. Osmanlıda çocuklar 4 yaşından sonra eğitime başlarlardı. Biz eğitimin tarihi sürecine bakarak değiştirmemiz gerekiyor. Bu sadece bugünün sorunu değil. Bizdeki harf inkılabının yapılması ile dil değiştirilmeye çalışıldı. Bir dönem kız çocukları okula verilmedi. En büyük okul ailedir. Çocuk belli yaşlara kadar eğitimini ailesinden alır. Kahramanmaraş’a lise 1948 yılında açıldı. Ama cumhuriyet öncesi yıllarda lise düzeyinde medreseler vardı. Maddi durumu biraz daha iyi olan aileler çocuklarını şehir dışına gönderdiler. Bu ülke genelinde böyleydi. Yakın zamana kadar üniversitemiz bile yoktu.” şeklinde konuştu.
EĞİTİMCİLERE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR
Cevdet Kabakçı meslek liselerinin öneminden bahsederek eğitimcilerin fedakarlıklar yapmaları gerektiğini söyledi.
Cevdet Kabakçı açıklamasının devamında şunları söyledi; “Eğitim bir zincirin halkalarıdır. Bunun başı da ailedir. Ailenin iyi bir eğitim yuvası olması lazım. Evlenecek kişilerin eğitim verebilecek yaşlarda olmaları lazım. İkinci halkası okuldur. Okulun da yeterli fiziki ve altyapı donanımlara sahip olmasının yanında iyi yetişmiş öğretmene sahip olması lazım. Öğretmenin eğitimini çok iyi almış olması lazım. Aynı zamanda öğretmenin göreve başladıktan sonra eğitimdeki gelişmeleri takip etmesi lazım. Bilgi sürekli yaşayan bir organizmadır. Bugün dünyada en fazla bilim adamının yaşadığı dönemdeyiz. Artık bilgi kıskanılmıyor. Bu yüzden eğitimcinin kendini çok iyi geliştirmesi gerekiyor. Halkından kopmaması gerekiyor. Öğrencilerine anne-baba şefkati ile yaklaşması lazım. Öğretmenlerimizin bu çağın bilgileri ile donanması gerekiyor. Bir yerde öğretmen öğrencinin rehberidir. Öğretmenin öğrencilerinin her anını takip etmesi gerekir. Bizim kültürümüzde öğrenci talep etmekten gelir. Bu durumda talep edenin öğretmeninin ayağına gitmesi gerekir. Öğretmenler sınıfta bulunan bütün öğrencileri tanımalı ve onları dersin içine çekmeli. Öğrencilere saygı göstermeleri gerekli. Öğrencilerin de derse hazırlıklı gelmesi gerekiyor. Öğretmenlerimizin öğrencileri rencide edecek davranışlarda bulunmaması gerekli. Biz her öğrenciyi ileride bir lider adayı olarak görmemiz ve onun için gerekli olan bilgiler için çabalamamız lazım. Öğretmenlerimizin öğrencilerine fedakar davranması gerekiyor. Şu 15 yıllık iktidara baktığımız zaman elde edilen derslik sayısı daha öncesinin 3 katını buldu. 2000’li yılların başında bir sınıftaki öğrenci sayısı 70’i bulurken bugün şehrimizde sınıf mevcudu 24 kişi oldu. Hatta tekli eğitim sistemine geçen okullarımız var. Avrupa standartlarında eğitim veren okullarımız var. Kahramanmaraş’taki en eski okul 1905 yılında yapılan Turan İlkokuludur. O dönemdeki bizim okullarımız ile yabancı misyoner okullarını karşılaştırdığımızda bizim çok geride kalmış olduğumuzu görüyoruz. Artık okullarımızda çok şey var. Modern fen uygulamaların da her şehirde okullarımız var. Geçmiş yıllardaki araç gereç eksiklikleri okulların kalitesi açısından farklılıklar oluşturdu. Ama günümüzde bütün okullarımız aynı standartlarda eğitim veriyor. Gelişmekte olan bir ülke olmamıza rağmen işyerlerinde çırak bulma sorunu yaşanıyor. Okullarda meslek eğitimine yoğunlaşmaya başlandı. Meslek okulları yeniden hayata geçmeli ve işyerlerinde çırak usta ilişkisi ile çocuk eğitilerek fedakarlık yapılması gerekir. İnsanın olmadığı hiçbir yerde saraylar da yapsan başarı sağlayamazsın. Bizim dini eğitimimizi yaşayarak ve yaşatarak çocuklarımıza aktarmamız lazım. Necip Fazıl diyor ki; ‘heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.’ Çocuklarımıza eğitim konusunda sonuna kadar destek olmamız gerekiyor.”
KAYNAK: Maraştanhaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.