Miras davalarındaki yasal haklar
Miras bırakanın vefatından sonra mirasçılar arasında birçok sıkıntı ve karmaşanın meydana geldiği, meydana gelen karışıklıkları ortadan kaldırmaya yönelik bilgileri Avukat Mustafa Eroğlu gazetemizle paylaştı.
Mirasın doğumundan mirasçılar ve türlerine ilişkin teknik bilgileri gazetemize anlatan Avukat Mustafa Eroğlu; “Miras hukuku insanın ölümünden sonra, malların kime ait olacağını gösteren ve hukuki kurala bağlayan bir hukuk koludur. Yani miras hukuku ölüme bağlı bir malvarlığı hukukudur. Her insan miras bırakan olabilir. Bu bakımından zengin, fakir, küçük, yaşlı insanlar arasında fark yoktur. Çok az miktarda mal varlığı dahi olsa ölen insanlar hakkında da aynı miras kuralları uygulanır. Hayatta olanlar arasında miras geçişi söz konusu olmaz. Tereke ise ölen kimsenin mal varlığı, borçları, alacakları, hakları yani tümünü kapsar. Hukukumuzda miras geçişi terekenin bütün haliyle geçmesidir. Yani miras bırakanın borçları da bu anlamda mirasçılara geçer. Mirasçılar yasal ve atanmış olarak ikiye ayrılır. Yasal mirasçılık kanundan doğduğu halde, atanmış mirasçılık miras bırakanın iradesi ile doğar. Yasal mirasçılar ölenin kan hısımları, evlatlık ve sağ kalan eş diye sıralanır. Kural olarak, bir kişi öldüğünde onun mirası, yasal mirasçılarına, kanunen belirlenmiş miras payları oranında kendiliğinden intikal eder. Ne var ki gerçek hayatta bu süreç, en yakınlar arasında bile büyük anlaşmazlıklara neden olabilmektedir. Gerçekten de miras hukuku, Türkiye’de belki de en büyük maddi mağduriyetlerin yaşandığı bir hukuk alanıdır. İşin bir diğer acı tarafı ise hakları yenen kişilerin “çok zaman geçti”, “giden gitti”, tarzı bir boş vermişlikle çoğu zaman haklarını aramıyor oluşudur. Oysaki bu anlayış ve kabullenme yanlıştır” dedi.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA HUKUKİ BİR TERİM DEĞİLDİR
Hukukiliği söz konusu olmayan birçok kelimenin olduğu gibi mirastan mal kaçırma teriminin de hukuki bir terim olmadığını vurgulayan Avukat Eroğlu; “Mirastan mal kaçırma” hukuki bir terim değildir. Bu ifadeyle anlatılmak istenen hukuki anlamda muris muvazaasıdır. “Mirastan mal kaçırma” davalarında sorun, ölen kişinin hayattayken yaptığı işlemlerden kaynaklanır. Yani murisin ölmeden önce belirli mallarını mirasçılardan bir tanesine tapuda bedelsiz olarak devretmesi halk arasındaki tabirle “üzerine geçirmesi” durumunda ortaya çıkar. İşte bu durumda diğer mirasçılar büyük bir mağduriyete uğraması söz konusudur. Muris öldüğünde, kayırdığı mirasçıya sağlığında bedelsiz olarak devrettiği “mirastan kaçırdığı” mallar artık murisin mirası yani terekesi içerisinde yer almayacağı için, diğer mirasçılar bu mallardaki miras paylarından mahrum kalmış olacaklardır. Bu konuda gerçek hayatta en sık rastlanılan örnek, bir anne veya babanın, ölmeden önce belirli taşınmazlarını evlatlarından bir tanesine bedelsiz olarak devretmesi ve böylece diğer evlatlarını miras haklarından mahrum bırakmasıdır. Yine bir kişinin, ilk eşinden olma evlatlarını mirastan mahrum bırakmak amacıyla tüm taşınmazlarını ölmeden önce ikinci eşinin üzerine geçirmesi de sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Hemen belirtmek gerekir ki bu gibi durumlarda mağdur olan kişilerin elinde çok ciddi hukuki imkânları bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
REDDİ MİRAS NEDİR
Mirasçıların bir ya da bir kaçının talebi üzerine kendilerine kalacakları mirasın söz konusu olduğunu, yapılan reddin kısmen değil tamamının reddedilmesinin mümkün olduğunu ifade eden Avukat Eroğlu; “Mirasçılar kimi zaman miras bırakan ile aralarındaki kişisel husumetlerden dolayı, kimi zamanda miras bırakanın malvarlığının borca batık olmasından dolayı kalacak mirası istemeyebiliyorlar. Bu doğrultuda yasal ve atanmış mirasçılara kanun mirası reddetme hakkı tanımıştır. Mirasçılar miras bırakanın ölümü ile birlikte mirasçı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içerisinde mirası reddedebilirler. Bu ret beyanı yazılı veya sözlü olarak mirasın tümünü kapsayacak şekilde kayıtsız ve şartsız olmak zorundadır. Miras kısmen reddedilemez, ret beyanı sulh hukuk hâkimine yapılmalıdır. Aksi halde geçersiz olur. Ancak eğer miras bırakanın malvarlığı borca batık ise bu defa mirasçıların irade beyanına lüzum kalmadan otomatik olarak miras reddedilmiş sayılır. Ayrıca miras en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddedilirse sulh hukuk hâkimi mirası iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Tasfiyenin ardından bir malvarlığı değeri kalmış ise miras reddetmemiş gibi mirasçılara verilir.
Mirasın reddi için kanunda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekir” dedi.
EVLİLİK DIŞI ÇOCUK MİRASTAN PAY ALABİLİR
Nikâhsız ya da evlilik dışı çocuklarında mirastan pay alabileceğini fakat belirtilen kriterlere uyması gerektiğini söyleyen Avukat Eroğlu; “Miras bırakanın mirasından pay alabilmek için yasal veya atanmış mirasçı olmak gerekmektedir. Yasal mirasçılar miras bırakanın çocukları, eşi, anne ve babası, kardeşleri, büyükanne ve büyükbabaları ile onların çocuklarıdır. Bunlar dışında kalan nikâhsız eş eğer atanmış mirasçı değil ise yani vasiyetname ile mirastan pay sahibi olacağı istenmemiş ise miras bırakana mirasçı olamaz. Evlilik dışı çocukların mirastan pay alabilmeleri için ise baba tarafından tanınmaları gerekmektedir. Tanınan çocuklar evlilik için doğmuş gibi mirastan pay alabilirler. Eğer çocuklar miras bırakan ölmeden önce tanınmamışlar ise miras bırakanın ölümünden sonra da bu doğrultuda bir dava açarak mirastan pay alabilirler” dedi.
MİRAS HUKUKUNDA EVLATLIK ÖZ ÇOCUKMUŞ GİBİ HAK SAHİBİ OLUR
Miras hukukunda evlatlık mirasta hak sahibi olduğu gibi kendi öz ailesinin de miras hakkına sahip olduğunun altını çizen Avukat Eroğlu; “Miras hukukunda evlatlık, kendisini evlat edinenin öz çocuğuymuş gibi onun mirasında hak sahibi oluyor. Bunun yanında evlatlık kendi öz ailesinden de miras alma hakkına sahip oluyor. Kanunumuz evlatlığına hem öz anne-babasından hem de üvey anne-babasından miras alma hakkı tanıyor. Miras hukukunda evlatlık durumunu bir örnekle açıklarsak; diyelim ki Emre isimli kişiyi, karı-koca birlikte evlat edindiler. Daha sonra evlatlık olan Emre’nin hem öz hem de evlat edinen üvey anne-babası vefat etmiş olsun. Bu durumda evlatlık emre hem kendi öz ailesinden hem de kendisini evlat edinen aileden miras almaya hak sahibi oluyor. Uygulamada ne yazık ki evlatlığın bu şekilde iki taraftan da miras hakkı sahibi olması bazı aile bireylerinin husumetini de çekmekte ve onu mirastan mahrum etmek için türlü hilelere maruz bırakmaktadır. Evlatlığın miras davası açmadan önce haklarını garanti altına almak için en başından hukuki yardım alması gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.