HAK-İş Genel Merkezi ziyareti! "Doğu Türkistan’a ses verin"

Yayınlanma:
Güncelleme: 19 Şubat 2020 10:10
HAK-İş Genel Merkezi ziyareti! "Doğu Türkistan’a ses verin"

HAK-İŞ Genel Merkezi’nde, Türk Dünyası Gönüllüsü Efendi Barutçu’dan oluşan bir heyet olarak Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimi anlatmak için toplandı.

HAK-İŞ Genel Merkezi’nde Genel Başkan Yardımcısı Osman Yıldız Başkanlığında Genel Sekreter Yardımcısı Erdoğan Serdengeçti, Genel Başkan Danışmanı Yahya Düzenli, Hizmet Genel Merkezi Daire Başkanı Fatih Mehmet Bakırtaş’ın ev sahipliğinde Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Ekrem, Dünya Uygur Kongresi Genel Sekreteri Doç. Dr. Erkin Emet, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve İnsan Hakları Uzmanı Prof. Dr. İlyas Doğan ve Türk Dünyası Gönüllüsü Efendi Barutçu’dan oluşan bir heyet olarak Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimi anlatmak için toplandı.

Bölgede aile mahremiyetinin kalmadığını, ailelerin parçalandığını, erkekleri kampa alınmış ailelere haftada üç gün Çinli erkeklerin zorla gönderildiği, Doğu Türkistanlıların hiçbir ücret ödenmeden zorla(angarya) çok ağır işlerde çalıştıklarından bahsettik. Kız erkek gençlerin daha ergenlik çağına gelmeden kamplara alınarak Çinlileştirildiklerini (asimile edildiklerini) Türkiye’de üniversite tahsili için gelen 2 bine yakın üniversite öğrencisinin yıllardır aileleriyle irtibat kuramamaktadırlar. Ailelerini ziyaret için Çin’e giden gençler tutuklanıp kamplara kapatılmaktadırlar. Başta Kaşgar olmak üzere Doğu Türkistan’daki tarihi şehirlerin binlerce yıllık milli İslami mimariye göre inşa edilmiş tarihi konaklarının yok pahasına zorla satın alınarak veya kamulaştırılarak yıkılmaktadır. Yıkılan binaların yerlerine Çin mimari üslubuna uygun devasa binalar yapılmaktadır. Bundan maksatlarının Doğu Türkistan Türklerinin ileride hak iddia etmelerini önlemektir. Şehirlerin tarihi ve kültürel yapısının yok edildiğini, Çin soyundan olan Müslümanlara hiçbir baskı yapılmazken Türk olan Müslümanların her türlü ibadetlerinin yasaklanmasını uzun uzun anlattık. Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonlarından birisi olan HAK-İŞ’in bölgede yaşanan bu insanlık dışı mezalimi Türk kamuoyu ve Dünya kamuoyuna duyurma konusunda destek olmalarını talep ettik. HAK-İŞ Genel Merkez Yöneticileri de meselenin her zaman ve zeminde takipçisi olacaklarını ifade etti.

Daha sonra da aşağıdaki resimde görüleceği üzere 11 Şubat 2020 Salı günü saat 15:00’te yine Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonlarından TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı Ergun Atalay beraberinde Türkiye Maden İş Genel Başkanı Nurettin Akçul, TÜRK-İŞ’in bir önceki Genel Başkanı Salih Kılıç ve uzmanlar olarak heyetimizi kabul ettiler.

Yukarıda belirttiğimiz çerçevede meseleleri yeniden birinci elden dile getirme imkânı bulduk. TÜRK-İŞ vb. sivil toplum kuruluşlarının Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine ve mezalime seyirci kalmamasını, milyonlarca dindaşımız ve soydaşımızın feryatlarını milletlerarası zeminlere taşımalarını, ilk adım olarak Türkiye genelinde Çin mallarına boykot çağrısına öncülük ve sözcülük etmelerini talep ettik.

 Her iki işçi konfederasyonumuzun değerli genel merkez yöneticilerinin Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimle bu yakın alâkaları meselenin Türkiye ve Dünya kamuoyuna taşınması konusunda ümitlerimizi daha da arttırmıştır.

hak-is-genel-merkezi-ziyareti.jpg

(Sağdan sola doğru TÜRK-İŞ’in Eski Genel Başkanı Salih Kılıç, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergun Atalay , Türk Dünyası Gönüllüsü Efendi Barutçu, Doç. Dr. Erkin Emet, Türkiye Maden İş Genel Başkanı Nurettin Akçul, Prof. Dr. İlyas Doğan, Doğu Türkistanlı Doktora öğrencisi Muhammet Ali Kaşgarlı ve Yüksek Lisans öğrencisi Muhammet İlhan.)

22 Ocak 2020 Çarşamba Günü saat 16.00’da Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Erkin Emet ile beraber Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamızı ziyaret etmiş ve Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimi uzun uzun anlatmıştık. Bize “Ne yapabiliriz?” diye sorduğunda da meselenin İslam ülkelerinin diyanet ve din alimleri nezdinde duyurulmasını ve sahiplenilmesi konusunda yardımlarını ve desteklerini istedikten sonra özellikle iki talebimiz olmuştu:

Türkiye’de bütün camilerde bir Cuma hutbesinde Doğu Türkistan’da yaşananların Türkiye kamuoyuna duyurulması.

Kızıl Çin yöneticileri ve onların Türkiye’deki gönüllü taraftarları Doğu Perinçek ve şürekasının iddia ettiği gibi eğer Doğu Türkistan’da El- Kaide, DAEŞ gibi örgütler çok etkili ise Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kızıl Çin’e şöyle bir teklifte bulunulmasını istedik. ‘’Size istediğiniz sayıda Sünni, Hanefi ve Maturidi geleneğine göre yetişmiş din adamları gönderelim. Orada gerçek anlamda barış olan İslam’ı öğretsinler. Ayrıca Doğu Türkistanlı Türklerden Türkiye’ye öğrenci getirtin İmam Hatiplerde ve İlahiyat Fakültelerinde eğitilip gönderilsin.’’ dedik. Hocamız bizi dikkatle dinledi. İnşallah bakalım dedi ve uğurladı. (O günden beri her Cuma camiye giderken bu hutbeyi dinlerim umudu ile gidiyorum en son 07 Şubat Cuma günü -yıllardır değişmeyen klasiğimiz- Kudüs mevzusunu dinlediğimiz gibi 14 Şubat Cuma Günü de iyilik üzerine hutbe dinledik. Doğu Türkistan’a sahip çıkmanın da ne zaman iyilik sayılacağını merakla bekliyoruz.)

Türkiye’nin çok sıcak gelişmeler yaşadığı siyaset ve devlet adamlarımızın yüksek siyasi dehaları! sayesinde bir gün dostum “Trump’tan” ertesi gün dostum “Putin’den” arka arkaya ihanetler gördüğümüz ve sıvasız evlerin çocuklarının Mehmetçiklerimizin “Kardeşim Esad’ın” adamlarınca alçakça şehit edildiği bir zamanda “Bu Doğu Türkistan meselesi nerden çıktı?” demeyesiniz.

Doğu Türkistan Türklüğün kanayan yarasıdır. Bizim de temel şiarımız “Dünya’nın neresinde bir Türk zulme ve haksızlığa uğruyorsa, Dünya’nın neresinde bir Müslüman zulme ve haksızlığa uğruyorsa, Dünya’nın neresinde bir insan zulme ve haksızlığa uğruyorsa” tarih boyunca biz Türk milleti olarak zulme uğrayanların yanında olduk olmaya da devam edeceğiz. Burada öncelikli dikkatimiz Türk İslam Dünya’sının göz bebeği ve yegâne ümidi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin zarar görmemesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, Kızıl Çin’den sadece anayasalarında özerk Doğu Türkistan ile ilgili hukuki haklarının verilmesini talep etse bu bile yeter.

Türkiye Cumhuriyeti, Çin’den 2019 yılında 30 milyar dolara yakın mal satın almıştır. Çin ise Türkiye’den 3 milyar dolara yakın mal satın almıştır. Türkiye Cumhuriyeti dış ticaretteki bu aşırı dengesizliği Çin Hükümeti’ne karşı, Doğu Türkistanlıların hayatlarının iyileştirilmesi talebiyle bir koz olarak kullanabilir.

Türk iş adamları Çin ile olan ticaretlerini Doğu Türkistanlılar üzerinden yaparak onların ülkenin varlıklı ve saygın insanları olmasını sağlayabilir.

Türkiye’de yüksek öğrenim yapan iki bine yakın Doğu Türkistanlı gencin elinden tutarak onların hukuk, siyaset bilimi, tarih, edebiyat, sosyoloji, ilahiyat, her türlü mühendislik vb. alanlarda en başarılı şekilde eğitimlerini sağlayarak özerk Doğu Türkistan’ın gelecekteki idari kadrolarını yetiştirebilir. Türkiye isterse Doğu Türkistan’daki otuz milyonluk Müslüman Türk varlığı Çin Hükümeti ile ilgili her türlü münasebetlerimizde önemli köprü görevi görebilir.

Aynı konuyla ilgili ziyaretlerde bulunup Doğu Türkistan’a destek vermeleri için;

MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’ye,

Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’na,

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a,

Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran’a,

Uygur Araştırma Enstitüsü olarak ziyaret talebinde bulunulmuş ve davet beklenmektedir. Aynı şekilde bugün itibariyle;

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci’ye,

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’a ,

Ziyaret talebinde bulunulmuştur.

Beklemeyelim, Doğu Türkistan’a ses verelim!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.