Bürokraside, ticarette, siyasette, orduda her zaman görev ve nöbet değişimi olur. Değişim vücudun hücre yenilenmesi gibi bir şeydir. Türkiye gibi genç, dinamik bir nüfusa sahip, etnik unsurların hareketli, siyasettin, politikanın fazlaca değişken olduğu, idarenin yap boz tahtasına döndüğü, global güçlerin enerji hatlarının geçtiği, menfaatlerinin anahtar noktası olduğu, zor bir coğrafya da değişim mutlak gereklidir. Şüphesiz bu da insan kaynaklarımızı iyi değerlendirmemize bağlıdır. Yetiştirdiğimiz yüksek karakterli, yetenekli insanlarla mümkün olmaktadır. Liderler yol açar, yol gösterir. Peşinden değişim ve gelişim olur.

Yeril seçimler yaklaştıkça aday adayları da arzı endam etmeye başladı. Siyaset meydanı, er meydanına benzer. Göbeğinin altından atan çıkar meydane, mücadele eder bir birinden merdane. İleri atılmak da yenmek kadar ayrı bir yiğitliktir. Ben de varım, diyen herkesi alkışlıyorum.

Siyasetçi rodeocuya benzer. Deli dananın sırtına atlamak, orada kalmak marifet ister, yetenek ister.

Şehrimizin adı artık büyük şehir. Şehir olmak için çalıştık bunca yıl. Bundan sonra büyümek için çalışacağız. Küsmeden, kırılmadan, kırmadan. Kaçmadan, kaytarmadan, bahane üretmeden…

 Bir tarafta usta siyasetçiler, diğer tarafta “ben ustamı geçerim” diyen yeni adaylar, siyaset hipodromunda at koşturacaklar. Siyasetçi, bir anlamı ile “at terbiyecisi, seyis” demektir. Seyisin atla olan ilişkisine bağlıdır, beraberliğin uzun ya da kısa sürmesi…

 Başka bir ifade ile “millet arı kovanına benzer” içine sarkıtılan bey arıyı genetiğine, biyolojisine, sosyolojisine ve psikolojisine uygun bulmazsa boğar atar. Demokrasi, belki bu yüzden en iyi yönetim anlayışı olmuştur.

Her gün yeni adayların adını duyuyoruz. Bunlardan birisi de yönünü iktidar partisine çevirmiş, Mehmet Kişfli’dir.12 Şubat ilçesinden aday adayı olmaya niyet etmiş, abdestini almış, bekliyor. İstiharesi tamam, adak kurbanı ve şükür namazı vaktini bekliyor. Ekibi damlama yöntemiyle, su gibi akıyor, meyve ağaçlarına. Malum siyasettin bahar aylarındayız.

“Mehmet Bey’in adaylığı nasıl olur” diye tartışanlar, en çok şu noktalara temas ediyorlar.

 Birincisi, K.Maraş Merkez İmam Hatip Lisesi’nin yıllardan beri duayen bir idarecisi olması. İmam Hatip’in artık onun adıyla özdeşleşmesi. Buradaki gülen yüzünü, marifetli ellerini, derin tecrübesini siyasette de gösterebileceği,

İkincisi, yukarıdakine bağlı olarak, bugüne kadar imam hatipliler, başbakan ve bakanlar çıkarmıştır. O dominant kişiliği, din kardeşliği hukuku ile şehrin imam hatip mezunlarını etkileyebilir, büyük bir enerji ve sinerji ortaya çıkarabilir. Tabı stratejistleriyle, süreci iyi yönetebilirse…

Üçüncü husus, ak partinin aday belirme yönetimini hala anlamış değilim. Geçen on yıl içinde gördüğüm, yaşadığım ise atama şeklinde olduğudur. Genel merkez, esas belirleyicidir. Genel merkezi de yerelden etkileyen güçler vardır mutlaka.

 Geçen seçimlerde Urfa örneğinde olduğu gibi Maraş halkı bir adaya evet dese, parti hayır derse aday olunamıyor maalesef. Milletvekili seçimlerinde olduğu gibi eğilim yoklamaları falan da inandırıcı ve belirleyici olmuyor. Sonuçta Mehmet Bey’in tabandaki gücü, tavanı nasıl etkiler bekleyip göreceğiz. Ankara’nın gözüne perde çekebilirler. Siyaset savaştır, Savaş ise hiledir.

Dördüncüsü ise, iyi tanınan bir kimse olması, şehrin her kesimine olaşabilmesi, onların desteğini arkasına alabilecek bir kişisel profilinin olması.

 Bakacağız, tepeden atama şeklinde, dışarıdan adaylar mı, yoksa halk içinden muteber adaylar mı, siyasetin yeni yüzleri olacaklar? Mehmet Kişifli Bey, artık vitrinde… Yol uzun zaman zaman kısa. Yoruldukça koşanlardan, durmamak üzere yola çıkanlardan olmasını dileyelim.