Atalarımız başkanlık sistemi ile Dünya’yı yönetti
Atalarımız başkanlık sistemi ile Dünya’yı yönetti
Türkiye’nin geleceğinin oylanacağı 16 Nisan Referandumunun büyük önem arz ettiğini belirten Sağlık-Sen İl Başkanı Bünyamin Mutlu Demirci, Türk Tarihinin dünyaya yön verdiği zamanlardaki yönetim sisteminin başkanlık sistemi olduğunu vurguladı.
Demirci, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin başarılı siyasetçilerinin Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni arzuladığını belirterek, Ülkenin tekrardan korku senaryolarını maruz bırakılmaması için Cumhurbaşkanlığı Sisteminin sandıkta desteklenmesi gerektiğini belirtti.
TÜRKİYE’DE SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ VAR MI? GELECEK OLAN YENİ SİSTEM DESTEKLENMELİ Mİ?
Hepimizin çok iyi bildiği gibi, Türk Siyasal tarihi açısından çok önemli ve tarihi bir dönemden geçiyoruz. Anayasa referandumundan evet sonucunun çıkması halinde siyasal rejimimiz değil sistemimiz değişecek ve milli irade anahtarı tamamıyla milletin eline verilecektir. Türkiye tüm sıkıntılarına rağmen adım adım bu değişime doğru ilerliyor.
Bizim toplumumuzun aslında sadece cumhuriyet tarihinde değil Türk tarihi boyunca lider odaklı bir siyaset eğiliminde olduğumuzu görüyoruz. Hafızamızı kısaca yokladığımızda Alparslan, Selahattin Eyyubi, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Mustafa Kemal, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi isimler zihnimizde şimşek gibi çakan isimlerden bazıları. Güçlü liderimizi bulduğumuzda dünya tarihini etkileyecek destanlar yazmış, devirler kapatıp tarihi yeniden yazmışız. Türk insanında Osmanlı’dan beri gelen bir başkanlık eğilimi mevcut. Yerelde bile mahalle muhtarı, belediye başkanı gibi liderlik sıfatı taşıyan kişilerle sorunu çözme kültürü var.
Liderler siyasetin temel aktörleri olduğuna göre, belirleyicilikleri ve etkileri de tartışılmazdır. Bu yüzden lider merkezli cumhurbaşkanlığı sistemini kullanarak bıçak sırtında bir siyaset üretilmemesi, korku senaryolarının yazılmaması gerektiğini düşünüyorum. Dünyada başkanlık sisteminin başarılı örnekleri olsa da Türkiye’de uygulanamayacağını düşünenlerin aksine, tasdik makamından ibaret olan cumhurbaşkanlığının milletin iradesiyle karar alan ve yürütmeyi sağlayan bir kimliğe dönüşmesini müspet buluyorum. İlk 43 yılda 51, 93 yıllık Cumhuriyet tarihinde 65 kez hükümet kurduran bir sistemden ziyade; 5 yılda bir halkın %50 sinden fazlasının kararıyla gelen bir liderin MECLİS in yasama yetkisiyle ortaya koyduğu kararları yürütmekten sorumlu olmasının ülke yönetimi bizce için olumlu bir gelişmedir. Diktatörlük kelimesi üzerinden bu sistemi engellemeye çalışmak havanda su dövmek gibidir. “Başkanlık sistemi adı altında cumhuriyetin altı oyuluyor” gibi eleştirileri de yersiz ve haksız buluyorum. Çünkü rejim değil, sistem değişikliğidir. Bu sistem de millete hem cumhur reisini, hemde ülkeyi yönetecek bürokrasiyi, yani bakanları dahi kendisinin seçebileceği bir imkan tanımaktadır. Üretilen argümanların çoğu gerçeklere uzak ve açmazlarla doludur.
20 yılı aşkın süredir konusu geçen, Turgut Özal’dan Necmettin Erbakan’a kadar başarılı saydığımız liderlerin bu sistemi öngörmeleri fakat o dönemlerdeki siyasi zeminin ve gücün yetersinliği yüzünden bunu yürürlüğe koyamamaları ülke gelişimimiz açısından bir zaman kaybıdır. Kurulan koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlığı, bununla birlikte gelen erken seçimler, darbe ve darbe girişimleri, hükümetlerin ve yürütmenin istikrarsızlığı Türkiye gibi bulunduğu coğrafya ve konum itibariyle güçlü olması gereken bir ülke için büyük bir talihsizliktir. Seçimlerin çoğu hükümetlerin süresi dolmadan yapılmış, atılan müspet adımlar da darbe girişimleri ile engellenmiştir. Hukuk dışı operasyonların kurbanı olmuş bir toplum olarak bu gidişe dur demek ve yeniliklere açık bir anlayışla önümüze bakmamız icap eder. Bir kısım medyanın, güç odaklarının ve menfaat çevrelerinin rahatsızlığına rağmen, milletin menfaati olan kararların altına cesurca imza atacak bir liderle yolumuza devam etmeliyiz.
KAYNAK: Maraştanhaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.