Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

ALLAH YOLUNDA CİHAD

ALLAH YOLUNDA CİHAD

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hazretleri Ebû Sa’îd el-Hudrî’den (ra.) rivayet edilen bir hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki:

“Cennette yüz derece vardır ki her bir derecenin arası yer ile göğün arası kadar geniştir. Yerle gök arasından daha geniştir, daha uzaktır, araları o kadar mesafelidir. Bu dereceler Allah (celle celâlüh) yolunda cihad edenler içindir.” Ahmed b. Hanbel, II, 335, 393, hadis no: 8400, 8455; Buhârî, “Cihâd”, 4; “Tevhîd”, 22; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 15, 158.

Bu hadîs-i şerîften her muhakeme sahibinin hemen çıkartacağı gibi Allah yolunda cihad eden insan cennete girecek ve orada, onlara mahsus yüz derece verilecektir. Bu derecelerin arası da kolay ve merdiven çıkar gibi çıkıp da ulaşılabilecek dereceler değil, yer ile gök arası gibi büyük mesafelerdir. Bu derecelere ancak Allah yolunda cihad edenler nail olur.

“Allah yolunda cihad etmek” sözünün, biraz açıklanması gerekmektedir. Cihad, Arapça cehd sözünden gelir. Cehd et; gayret göster, çalış çabala, sabret demek. Cehd et, haydi bakalım sınıfını geç, cehd et şu işi başar, cehd et biraz daha sabret, şunu elde et şeklinde biz de kullanırız. Cihad o kökten geliyor. Ama onun mânasında karşılıklı cehd etmek, müşâreket anlamı vardır. Yani karşısında biri var, o cehd sarf edecek, bir de sen varsın, sen de ona karşı cehd sarf edeceksin. Karşındaki kim olabilir? Düşman... Bir düşmanın var. O seni İslâm’dan uzaklaştırmaya cehd edecek, para sarf edecek; sen de kuvvet sarf edeceksin, karşı koyacaksın, koruyacaksın kendini...

Bu düşman kim olabilir? Memleketimize kasteden, malımıza kasteden! Bu topraklardan bunlar gitsin, ben almalıyım, buralar bizim olsun diyen insanlar, ilk hatıra gelen bu ve hepsi birbirine benzer. “Küfür tek millettir.” Hepsinin gözü bizim topraklarımızdadır. Bizim topraklarımız ta Viyana’ya kadar dayanıyordu, Yemen’e dayanıyordu. Basra, Bağdat bizim eyaletimizdi. Vali tayin ederdik. Mısır bizim, Libya bizimdi. Tunus, Cezayir, Fas bizimdi. Hepsi elden gitti. Başkaları aldı ve istismar ediyor. Amerika istismar ediyor, Fransız istismar ediyor. Zahirde bir başka şey görünüyor ama İsrail istismar ediyor. Başkaları sömürüyorlar netice itibariyle. Düşmanlarla uğraşmak çeşitli şekillerde olur. Saldırırsa sen de karşı koyarsın. İşte İstiklal Harbi! Yunanlı asker çıkarttı, biz de uğraştık, didindik, paramız yoktu, harplerden çıkmış, yorgunduk. Babalarımız, dedelerimiz, yiğitler harplerde şehit olmuşlardı. Kimi Yemen’de, kimi Galiçya’da, kimi başka yerde. Bizi işte böyle güçsüz gördüler, artık bunlarda savaşacak adam kalmadı dediler... Ama nenelerimiz çarpıştı, çocuklar çarpıştı; ahalinin yaşlısı, genci, aksakallısı Allah’ın yardımıyla zafere ulaştı. Bu sonucu kendinden bilirsen yazıklar olsun sana! O, gene acıdı da bize buraları ihsan etti.

İkinci cihad, şeytanla uğraşmak. Şeytan da büyük düşmandır. Şeytan seni kandırmaya çalışır. Senin damarına girer, damarlarının içinde dolaşır. Aldatmaya çalışır. Şeytana uyma, onunla uğraş. Nefis insanın en büyük düşmanıdır. Nefisle uğraş. Allah (celle celâlüh) senenin bir ayında bize nefsi yenmeyi öğretiyor. Başının üstünde güneş, karşında karpuz var, kesmişler, kıpkırmızı, simsiyah çekirdekleri var, kan gibi bir karpuz. Alamıyor, yiyemiyorsun. Neden? Oruçluyum diyorsun. Böyle böyle nefsimizi yenmeyi öğreniyoruz. Öğrenirsek ne mutlu...

Cihadın bir şekli de Allah yolunda, “fî sebîlillâh” haccetmektir der kitaplarımız. Allah rızası için zahmetlere katlanıyorsun, tozlara topraklara bulanıyorsun. Allah yolunda baş açık, yalın ayak oraları ziyarete gidiyorsun. Allah (celle celâlüh) bize şuur versin de İslâm’ı benimseyelim. Öyle ucundan tutmak değil, İslâm benim dinim, imanım, inancım, dünya âhiret sermayem, varım, her şeyim o diyerek... Biz İslâm’ı benimseyelim ve İslâm’a nasıl yardım edilecekse öyle yardım edelim. İslâm’ı küçük bir eşyamız kadar bile tutmuyoruz. İslâm’a arabamıza baktığımız kadar bile baktığımız yok. Onu sadece yemeğimizin üzerindeki biber gibi tarçın gibi tuz gibi ağzımızın tadı daha iyi olsun diye tutuyoruz. Kendimize göre bir yaşayış yolu tutturmuşuz. Böyle nazlı müslüman olmamak lâzım. Sağlam, kavi müslüman olmak lâzım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.